Selçuklu'dan Günümüze Konya Yemek Kültürü
Anadolujet Magazin
Konya mutfağı denince akla ilk olarak Türk halk kültürünün mutfağa yansıması gelir. Gerçek ise Konya mutfağının saray mutfağı olduğudur.
Selçuklu kültürüyle yoğrulması ve İpek Yolunun geçiş güzergâhında olması Selçuklu başkenti Konyanın kültürel yapısını belirlemiş ve farklılaştırmış. Pek çok kültürle temasta bulunma hâli mutfağa da yansımış; bu durum hem yemek çeşitlerinde hem kullanılan malzemelerde hem de lezzetlerde karşılığını bulmuş. Konya mutfağı farklı kültürlerden hem lezzet hem de malzeme almış.
Mevlâna Celaleddin Rumi'nin ve Mevlevi kültürünün Konya mutfağının disipline edilmesinde ve standarda kavuşmasında önemli etkisi olmuş. Yeme-içme adap ve erkânı Mevleviliğin etki alanı içindeki tüm coğrafyalara buradan yayılmış.
Tahıl ambarı olması nedeniyle şehrin mutfağında un ve unlu mamuller hep ön planda olmuş. Hayvansal ürünler de bu tarımsal ürünlerle birlikte kullanılmış. Küçükbaş hayvanlar sıklıkla tercih edilirken, kümes hayvanları nadiren tüketilmiş sofralarda. Konyanın ünlüler ünlüsü tandırı ise bozkır kültürünün bir yansıması olarak şehrin mutfağında baş köşeyi kapmış. Belki de binlerce yıllık Çatalhöyükün mirası olmuş tandır. Beyşehir Gölü ise Konya mutfağına balık kültürünü taşımış. Balığı sadece taze olarak değil salamura olarak da kullanmış aşçılar. Şeker ve balı tatlı yapımında bol bol kullanmış bu kentin sakinleri. İpek Yolunun bir parçası olarak değişik baharatlar erken dönemde bu mutfakta yerini almış.
Velhasıl tatlısından tuzlusuna, damaklara seza ekmeğinden böreğine, küflü peynirinden salamura sazanına kadar ağzının tadını bilenlere bayram ettirmesini bilmiş Konya mutfağı.