|
|
Şerbetler |
|
ayva sarı nar kırmızı
Aşçıbaşı
Kayıt: 05.11.2010
Mesajlar: 24 Şehir: Adana |
Kısa URL: https://ml.md/lc57288
Gönderme Tarihi: 05.Kas.2010
1,611 defa indirildi / yazdırıldı
|
Şerbet güğümündeki zile vurarak gelişini belli eden, bağıran, mâniler düzen şerbetçileri artık görmesek de şerbet tekrar soframıza döndü.
Eskiler bilirler; köşe başlarını tutan, sokak sokak gezen şerbet erbaplarını
Sattıkları şerbet; kırmızısıyla, yeşiliyle, pembesi ve mavisiyle Türk mutfağının lezzet taşlarından biriydi. Tadı ve sağlıklı olması sebebiyle şerbet, Osmanlıda saray ve halk sofrasından hiç eksik edilmediği gibi bazen su yerine bile içilirdi.
Birkaç yıl öncesine kadar şerbet neredeyse yok denecek kadar az üretilirken şimdilerde birçok evde ve işletmede rastlamak ve bu geleneksel lezzeti yudumlamak mümkün hâle geldi.
Buz gibi meyan şerbetinin buruk tadı, demirhindi şerbetinin mayhoş lezzeti, Mevlevi mutfağından sirkencubinin afilli tadı artık yeniden sofralarımızda.
Şerbetler, ya hazır şuruplar sulandırılarak alaminüt hazırlanırlar. Yahut, en başta gelen limon ve portakal gibi diğer bütün meyvaların mevsimlerinde tazelerinin sıkılıp usareleri alınarak yapılır.
İstenilen lezzet ve tat bulununcaya kadar şuruplara yalnız su katılıp karıştırılır.
Ya da taze meyvaların usarelerine de münasip miktarda su ve şeker ilâve edilerek meydana getirilir ve yaz mevsiminde mutlaka soğutulmuş buzlu olarak içilirse daha nefis olur.
Muhtelif şurupların bir araya getirilerek ve karıştırılmalariyle de türlü şerbetler tertip edilir. En ziyade portakalla limon, portakalla mandalina ve turunç, menekşe ile limon ve vişne ile çilek birleşebilirler.
Şerbetler serinletici içecek olarak günün her saatinde ikram edilebilecekleri gibi yemeklerle beraber ikram edilirler. Geçmişin, konak, köşk ve saray sofralarmda hususi ibrikleri ile her yemekte su yerine şerbet içerlermiş.
Bugün dahi Ramazan sofralarında yemeklerle beraber şerbet ikram edilir. Anadolu'da her doğumdan sonra şerbet ikram edilir. Bu bakımdan şerbetler günlük hayatımızda, tatil gezintilerimizde ve misafirlerimize her zaman ikram edebileceğimiz serinletici, iştah açıcı içeceklerdendir.
|
Şerbetler |
|
Cankat
Şef Aşçıbaşı
Kayıt: 04.04.2009
Mesajlar: 725 Şehir: İzmir |
Kısa URL: https://ml.md/lc38043
Gönderme Tarihi: 09.Tem.2009
1,897 defa indirildi / yazdırıldı
|
THY Skylife
Osmanlı saray mutfağında da halk sofralarında da eksik olmayan bir içeçektir şerbetler. Osmanlı kültüründe konuğa mutlaka ikram edilmesi gereken, paylaşılmaktan hoşlanılan bu lezzet, şimdi unutulmaya yüz tutsa da Osmanlı mutfak kültürünün yaşatıldığı sofralarda halen yerini alır.
Dünya mutfak kültürleri içinde içeceklerin önemi tartışılmaz. İnsanlar doğadaki yenecek ürünleri zamanla nasıl aşama aşama öğrenek beslenme modellerini oluşturmuşlarsa, mutlak surette içecek olgusunu da bu aşamaların paralelinde geliştirmişlerdir. Tabii ki içeceklerin susuzluğu giderme aşamasından keyif boyutuna dönüşmesi için binlerce yıl süren bir çok etkenin önemli rolü bulunuyor. Özellikle dinlerin, hem yiyecekler hem de içecekler üzerinde başlıca rolü olduğunu vurgulamak gerekir. Örneğin, İslamiyet’in alkolü kesin yasakların içine alması nedeniyle, İslam dünyasının içecek kültürü doğrudan meyve suları ve şerbet üzerinde yoğunlaşmıştır. Meyve suyu tüketimi dünyanın tamamında uygulanan bir alışkanlıktır, fakat şerbet Doğu Akdeniz, Orta Doğu ve Orta Asya coğrafyalarında İslam toplulukları tarafından ortaya çıkarılmış ve tüketilmiştir.
Altın tombakta sunum
Şerbetin, Osmanlı İmparatorluğu’nda altın tombak şerbetliğinde sunulacak kadar itibar görmesi, yemek kültürümüzdeki değerini ortaya koymaktadır. Dünyada hangi içecek böylesine bir makama oturtulmuştur? Fakat günümüzde şerbet, sadece Ramazanlar’da sembolik olarak sunulan bir kültür mirası objesine dönüşmüştür artık. Şerbet kültürünün (kültür tanımlası yapmak gerekir zira atalarımızın günlük yaşantısında, şerbetle bütünleşen veya eşleştirilen geleneksel davranış kalıpları oluşmuştur) bugünkü konumu, artık, maalesef kültür boyutunda değerlendirilemeyecek durumdadır.
Şerbetten Sorbeye
Şerbetin, Arapça‘da “içmek” anlamına gelen “şerben” fiilinden türetildiği varsayılmaktadır. Şerbetin ana yapım tekniği olan şurup ise Arapçadan olduğu gibi alınmıştır. Fakat eski Arapça’da şurup, şerbet ve şekerli içecek anlamına gelir. Anadolu’ya yakın Arap coğrafyası, halen şerbet kelimesini Osmanlıların geçmişte kullandığı şekliyle kullanır.
Osmanlı dönemlerinde İngiliz seyyah ve sefirlerin şerbetle tanışması, bu ürünü evrenselleştiren Osmanlılar sayesinde olmuştur ve şerbet (sherbet) sözcüğünü doğrudan kendi dillerine almışlardır. Ünlü yemek tarihçisi Alan Davidson, Osmanlı - Bizans - Venedik ilişkileri döneminde şerbetin, İtalyan mutfağına “sorbetto” olarak girdiğini bildiriyor.
Fransızlar ve İtalyanlar da öğrendikleri bu teknikle, karlı yada buzlu şerbetin benzeri olan buzlandırılmış şerbeti geliştirmişler ve adına “sorbet” adını vermişlerdir. “Sorbet”, Fransız mutfağının etkisiyle tüm dünya sofralarında geleneksel bir boyut kazanmıştır. Özellikle üst düzey mönülerin servis edildiği sofralarda, karmaşık tatlar damakta yorgunluk yaratır. Damağın rahatlamasını ve tazelenmesini sağlamak için ana yemek öncesinde “sorbet” sunumu, damağı bir sonraki yemeğe hazırlar.
Şeker ve suyun sihirli lezzeti
Şerbetin ana maddesi şeker ve sudur. Özellikle şeker kullanımının yaygınlaşması ve şekerin aynı zamanda yiyecekleri muhafaza yöntemlerinden biri olarak uygulanmaya başlaması reçel, murabba, şurup ve nihayet şerbetin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Şurup şerbetin temelidir. Doğadan toplanan ürünler şekerin kestirilmesiyle kaynatılır ve belirli bir kıvama geldiğinde soğutularak cam kavonozlarda saklanır. Şerbet yapılması gerektiğinde 1/3 oranında suyla sulandırılarak sunulur. Şerbetin katkı maddeleri arasında çiçek, bitki, meyve, kök, kabuk ve tohumları sayabiliriz. Bunun dışında pestil, kuru meyveler, pekmez, meyve ekşilemeleri, bal ve sirke gibi ürünler katkı maddesi olarak kullanılır. Şerbetler genellikle yaz aylarında soğutularak içilse de kış aylarında sunulan sıcak şerbetler de bulunur.
Çiçek Şerbetleri
Topkapı Sarayı’na sonradan eklenen helvane mutfağı adeta bir tatlı, şurup ve şerbet labatuvarı olarak işletilmiş. Sarayın en gözde şerbetleri çiçeklerden gül, zambak, menekşe, fulya, yasemin, muhabbet, iğde ve nilüfer çiçeklerinden yapılırmış. Özellikle tatlı suda yetişen ve çok kısıtlı miktarda bulunan nilüfer çiçeğinden yapılan şerbet, akıllara durgunluk verecek bir reçete!
Şerbet yapımına bu kadar önem veren Osmanlı Sarayı’nda, doğal olarak sanatkâr kuyumcu marifetiyle yapılmış pahalı şerbet takımları ve avadanlıklar kullanılmış.
Genelde saray ve halk mutfağı arasında büyük uçurumlar olmasına rağmen mesele şerbet olunca, bu uçurum çok derin değildir. Zira şerbet her hanede her zaman ansızın gelen misafire sunulması gereken en önemli ikramdır.
Böylesine bir kültürün zamanla yok olmasının altında mutlaka pek çok etken yatıyor. Fakat aslında kaybettiğimiz, şerbet kültürünün asırlarca oluşturduğu beşeri ilişkilerin bütünüdür.
|
|
Şerbetler Tarifleri Diğer Konular
|
|