Osmanlı Sarayında Ramazan
THY Skylife
Sarayın önemli geleneklerinden biri, sultanların ramazanın 15. gecesi kutsal emanetleri, özellikle Hırka-i Şerifi ziyaret etmesiydi. Bu ritüelin ardından sultana, saraydaki çeşitli aşçıların hazırladığı soğanlı yumurtalar ikram edilirdi. Her bir soğanlı yumurtayı ayrı ayrı tadan sultan, en beğendiklerini yapan aşçıyı seçer ve Enderun aşçıbaşısı ilan ederdi.
Osmanlıda iftar sofraları iki aşamadan oluşurdu: iftariye ve yemek faslı. İftariyede, hızlı yemek yemeyi önlemek ve gün boyu aç kalan mideyi yormamak için geleneksel kahvaltılıklar ve sıcak pide sunulurdu. Bu fasıldan sonra akşam namazı kılınır, ardından tekrar sofraya oturulur ve ikinci fasıl başlardı. İkinci fasla mutlaka çorbayla başlanır ve pastırma çeşitleriyle devam edilirdi. Sonrasında Osmanlı mutfağının en güzel et yemekleri servis edilir ve iftar sofraları muhakkak güllü aşla biterdi. Günümüzde güllaç olarak bilinen güllü aş, mısır nişastasından açılan, stoklandıktan sonra süt ve şekerle ıslatılıp yenen yufkalara gülsuyunun eklenmesiyle ortaya çıktı. Arif Bilginin Osmanlı Saray Mutfağı kitabı, güllü aşın 1489 yılında Osmanlı saray mutfağına alındığını gösteriyor.
Sahurlar ise genelde sade geçerdi. Sofralarda tok tutan hamur işi, börek veya pilav sunulur, aç kalacak bünyedeki şekerin düşmesini önlemek için de mutlaka hoşaf ikram edilirdi.