Osmanlı Çorbaları
THY Skylife
Birçok yabancı yazar ve diplomat, Osmanlıda halk ve saray sofralarında önemli bir yeri olan çorbaların çeşitliliğini ve lezzetini günlüklerinde anlatır. XV. yüzyılda saray mutfağında 40'tan fazla çorba çeşidi vardı.
Bütün giderleri devlet tarafından karşılanan daimi ordu için çorba simgesel bir değer kazanmıştı. Yeniçerilerin çorbayı içmeyip kazan kaldırmaları, başkaldırdıklarının işaretiydi. Aynı Yeniçeriler için çorba kazanını savaş meydanında düşmana kaptırmak da büyük bir utanç sebebiydi.
Ünlü seyyah Evliya Çelebi, seyahatnamesinde çorbaya sıklıkla yer verir. Buğday çorbası, tıpkı buğday gibi sembolik değer taşıyan bir yiyecek olarak Seyahatnamenin çeşitli yerlerinde geçer. Evliya Çelebi şöyle der: "İlk sıcak yemeği yiyen Hz. Âdemdir." Yediği yemek de Aşı Baba diye adlandırılan buğday çorbasıdır.
Evliya Çelebi'ye göre Osmanlı tekkelerinin, imarethanelerinin ve kervansaraylarının tek ortak yiyeceği buğday çorbasıdır. İmarethaneler buğday çorbasını şerefli günler diye bilinen tüm kutsal geceler, bayramlar ve cuma günleri haricinde pişirir, şerefli günlerde ise buğday yerine pirinç çorbası yaparmış.
Evliya Çelebi, İstanbuldaki işkembeci dükkânları ve burada baharatlarla tatlandırılan sakatat çorbasına da dikkat çeker. Kelle paça çorbasına Taam-ı Atîk diyerek kadim bir yemek olduğunu belirtir ve bu çorbanın Hz. Peygamber'e (s.a.v.) sunulan bir yemek olduğundan da bahseder.
Günümüzdeki çorbacılar da Osmanlı dönemindeki çorbacıların geleneğini devam ettiriyorlar.