Kahramanmaraş'ın Şıralı Tatlıları
Kahramanmaraş Valiliği
Hacı Ali Özturan
Ülke yönetimini ele geçirdiginde Atatürkün ilk buyrukları arasında seker fabrikaları yapımının baslatılması vardır. Daha önceleri seker fabrikaları yoktu. Annem ve rahmetli babam anlatırdı; komsulardan birine ilaç niyetine eker gerek olsa durumları biraz daha iyi olan dedemlere gelerek seker isterlermis. O yıllardaki seker polat seker denilen iri kristalli, parça sekerlermis.
Hatın Ana ya da Hatun Ana dedigimiz ninem ya da dedem bir çekiçle polat sekerden bir parça kırarak komsunun hastasına verirlermis. Mide agrısı çekenler çay istermis. Atatürkün ileri görüslü buyrukları sonraki siyasal önderlerle de uygulanınca önce Alpullu ve Erzurum seker fabrikaları, sonra ötekiler olarak, sanırım kendimize yetecek kadar seker fabrikası kurulmuş bulunmaktadır. Öyle olunca sekere baglı olarak pastane ürünü tatlılar çogalmış ve orta halli insanların alabilecegi fiyata inmistir. Böylece sıra ürünlerinin yerini almıstır.
Sırada ise tam tersi olmustur. Kahramanmarastan örnek verecek olursak; 1920lerde yirmi bin nüfuslu olan kent bugün dört yüz bin nüfusu asmıstır. Ama baglarda bu denli artış olmamıstır, olamaz da. Bir de seksenli yıllarda halk arasında kanser denilen flokseranın etkisiyle her bagcı kendisine yetecek üzümü bile bulamaz olmustur. Simdilerde acı tiyek dikerek dayanıklı üzümler yetistirilmeye baslanmıstır ama her ailenin bagı yoktur, bagı olanlar da sıra satmak gibi bir alıskanlık kazanmamıslardır. Marasta sıra yenir ya da ikram edilir. Ancak Bertiz köylerinde yapılan sıralar satılır.
Böyle olmakla birlikte bagı olan aileler kendilerine yetecek kadar sıra yapmakta; kısın yemekte ya da konuklarına ikram etmektedirler. Ama sanıyorum ki ilerleyen yıllarda sıra, tıpkı tarhana gibi fabrikasyon yapılarak çogalacaktır. Çünkü bu konuda kent insanının özlemleri vardır.
Keyif almayı becerenler konuklarına kırma, sucuk, samsa, pestil, hapsa, ravanda serbeti gibi sıra ürünleri ikramını yaygınlastıracaklardır. Ayrıca bu ürünler, bu yemekler yapılmasa da bizim kültürümüzdür. Ulu câmi gibi, kale gibi yok olmasına gönlümüz razı olmayacak kültür birikimlerimizdir.