Edirne Osmanlı İzleri
THY Skylife
Meriç, Arda, Tunca ve Ergene nehirlerinin geçtiği bereketli topraklarda kurulmuş, Osmanlı İmparatorluğuna 88 yıl boyunca başkentlik yapmış, böylece 600'den fazla anıt eserle donatılmış, saray mutfağına en özel lezzetlerini armağan etmiş bir şehir Edirne. Şehre giden yolun iki yanındaki tarlalarda sıra sıra ayçiçekleri yüzlerini güneşe dönmüş. Bu manzara nasıl huzurlu bir şehre varacağınızı müjdeliyor aslında.
Mimar Sinanın Ustalık eserim. dediği Selimiye Camii bütün heybetiyle beliriyor yavaş yavaş... Her gezgin gibi benim de ilk durağım burası oluyor. UNESCO Dünya Mirası Listesindeki bu cami Osmanlı mimarisinin en özel örneklerinden biri. Taş oymaları, çinileri, müezzin mahfilinin mermer ayaklarından birindeki ters lale motifi, eşsiz kubbesi karşısında hayranlığım artıyor.
Selimiye Camii, külliyesi ve arastasıyla görülmesi gereken büyük bir kompleks aslında. Caminin güneybatı tarafında, hemen alt kısmındaki arasta, içinde 120den fazla dükkân bulunan kapalı bir çarşı. Tezgâhlar, kökleri Osmanlı zamanlarına kadar uzanan kokulu sabunlarla, Osmanlı motifleriyle süslenmiş hediyelik eşyalarla ve şehre has lezzetlerle bezeli. Osmanlı saray mutfağının gözde lezzetlerinden badem ezmesi, Kavala kurabiyesi, Antep fıstığı, badem, bal ve safranın buluşmasıyla ortaya çıkan hoşgüvar kurabiyesi ve içinde 41 çeşit baharat barındıran deva-i misk, hediyelik listemin ilk sıralarındaydı zaten.
Eski Camiyi görüp sonra yemek molası vermeye niyetliyim. İsminin hakkını 600 yıllık tarihiyle de, mimarisiyle de veren Eski Cami, çok kubbeli yapısı, sütun ve tonozları, duvarlara ve sütunlara işlenmiş hat sanatı örnekleriyle farklı bir atmosfere sahip. Hacı Bayram Velinin anısına özenle korunan kürsü ve Kâbe-i Muazzama'dan getirilen Kâbe Taşı da burada. Her biri hat sanatının birer şaheseri niteliğindeki bu eserleri görüp fotoğrafladıktan sonra sıra ciğer ziyafetine geliyor.
Eski Caminin yanı başında sıralanmış lezzetli duraklardan birinde tava ciğerin tadına bakmaya hazırım. Şeften nasıl yapıldığını dinledim ama gözüm tezgâhın arkasındaki hazırlıklarda. Ciğeri -adı yaprak ciğer oluncaya kadar- incecik dilimliyorlar, unlayıp kızartıyorlar. Tava ciğer Edirnede kurutulmuş acı biber kızartması, söğüş domates ve soğanla getiriliyor sofraya. Dışı çıtır çıtır olmasına rağmen her lokması ağızda dağılan bu ciğeri, Edirne dışında aynı lezzetiyle bulmak pek kolay değil. Özellikle yanında ikram edilen kurutulmuş acı biber kızartması, acı seven her damağın unutamayacağı türden.
Edirne ve yemek deyince akla ilk gelenlerden biri tava ciğeri olsa da şehirde birçok lezzet var. Bu yüzden tava ciğerin tadına baktıktan sonra hem şehri tanımaya devam etmek hem de köklü saray mutfağını keşfetmek için yeniden yollara düştüm.
14 kubbesiyle uzaktan dikkat çeken Bedesten Çarşısında kısa bir yürüyüşten sonra Üç Şerefeli Camiyi ziyaret ettim, Kaleiçinin ahşap evleri arasında dolaştım, Edirne Türk ve İslam Eserleri Müzesini gezdim, vakti zamanında Tunca Nehri kıyısında kurulan Edirne Sarayının kalıntıları arasında geçmişe gittim...
Alay meydanından güneye doğru ilerleyince karşıma saray mutfağı Matbah-ı Amire çıkıyor. Burası Edirnede özellikle gastronomi turuna çıkanların gözdesi. Saray alanında yer alan bu mutfağı görür görmez Osmanlıların mutfak kültürüne ne denli büyük bir önem verdiklerini anlamamak imkânsız. Sekiz kubbeli bu görkemli yapı, yemek kültürünün köklü, zengin ve muazzam geçmişini yansıtıyor.
Osmanlının meşhur lezzetlerinin ortaya çıktığı Matbah-ı Amireyi gezmek insanı daha da meraklandırıyor; kuru meyvelerle lezzetlendirilmiş enfes et yemeklerinin, gül suyuyla harmanlanmış şahane tatlılarının, dillere destan helvalarının tadına bakmak gerek.
Bunun için Yunanistan sınırı yakınlarındaki Karaağaçta Osmanlı lezzetlerini büyük bir özenle sunan restoranlara gitmek yeterli. Geçtiğimiz yıllarda Edirnede düzenlendiğini öğrendiğim 600 yıllık Osmanlı mutfağı canlanıyor projesi kapsamında eğitim gören genç aşçılarla çalışan Tulipa Osmanlı Saray Mutfağı bu alanda öne çıkanlardan. Mekânda, Edirne mutfağının en özel et yemeklerinden mutancananın, ceviz içi ve yörenin meşhur beyaz peyniriyle hazırlanan hassa böreğinin tadına mutlaka bakmalı.
Kanuni Sultan Süleymanın oğulları Şehzade Beyazıd ve Şehzade Cihangirin sünnet merasimi için Edirne Sarayında düzenlenen ziyafette sunulduğu bilinen badem çorbası, kavun dolması ve bademin başrolde yer aldığı nefis bir tatlı olan levzine de damakta uzun süre izi kalan lezzetlerden. Sözün özü, yolunuzu Edirneye düşürmek için o kadar çok nedeniniz var ki
Bu aylar tam sırası; ziyaretçilerini tarihiyle, kültürüyle, mutfağıyla, doğasıyla sarıp sarmalayan sultanlar şehri sizi bekliyor.