Türk Kültüründe Özel Günler
Mine Bakkaloğlu
Özel gün ve törenler denildiğinde dini bayramlar ve özel günler (bayram, kurban, ramazan, iftar, yağmur duası, adak, sahur, kandiller, mevlüt, arife), mevsimlik bayram ve özel günler (hıdırellez, koç katımı, nevruz, kiraz ve yoğurt bayramı, çiğdem pilavı, beddem, saya, döl, yaz gün dönümü, kış yazısı), aşama törenleri (doğum, ölüm, sünnet, nişan, kına, düğün), kutlama, uğurlama, karşılama törenleri (Hacca uğurlama, arkadaş uğurlama (uçtu), hacı karşılama, arkadaş karşılama (kondu), askere uğurlama, diş buğdayı, kırk uçurması) gibi etkinlikler anlaşılmaktadır.
Bu törenlerde günün özelliğine göre yemekler yapılmaktadır. Bu özel gün ve törenlerin bazıları günümüzde unutulmuş olsa da bazıları hala yapılmaya devam etmektedir. Bu törenler genel hatlarıyla şu başlıklar altında toplanabilir:
Doğum
Mutlu bir olay olarak kabul edilen doğum tüm toplumlarda kutlanan bir olgudur.
Toplumlarda doğum ve evreleri ile ilgili törenler ve adetler bulunmaktadır. İnsanlar gebelik öncesinden başlayarak bazı adetleri ve bu adetlerin gereklerini yerine getirmektedir.
Sünnet
İslamiyet’in önemli şartlarından birisi de olan Sünnet "küçük düğün" olarak adlandırılmaktadır. Osmanlı İmparatorluğunda padişahlar, çocuklarının sünnet merasimleri için günlerce süren ziyafetler vermişlerdir. Sünnet gelenekleri bazı yörelerde mevlit okutma, bazı yörelerde ise sünnet düğünü şeklinde yapılmaktadır. Bu özel günde konuklara çeşitli yemekler ikram edilmektedir.
Nişan
Türk toplumunda nişan töreni ile düğün törenleri birbirleriyle benzerlik göstermektedir. Bu törenlerdeki tek fark nişan için yapılan harcamaların kızın ailesi tarafından ödenmesidir. Nişan töreni kız evi tarafından belirlenen bir yerde ya da kız evinde yapılırken bu törenler genellikle yemekli olmaktadır. Günümüzde ise nişan törenlerinde pasta ve şerbet ikram edilmektedir.
Düğün
Çiftler arasındaki evlilikler de bazı geleneklere ve kurallara göre yapılmaktadır. Evlenme; gelenek, tören, görenek ve adetler bakımından oldukça kapsamlı ve önemli bir olaydır.
Eski Türk topluluklarında düğünler, "toy" veya "törün" olarak adlandırılmaktadır. Türk kültürünün bir parçası olan düğünler her dönemde şenlik havasında geçmiştir. Bu şenliklere yemekler eşlik etmiştir. Anadolu’da eski zamanlarda düğünler uzun bir tören şeklinde kutlanır ve düğün boyunca gelen misafirlere sofralar hazırlanarak çeşitli yemekler sunulurdu. Osmanlı sarayında da düğünlerde halka günlerce süren ziyafetler verilmekteydi. Günümüzde ise kentlerde pek fazla yapılmayan bu gelenekler bazı köylerde kısmen de olsa devam etmektedir. Bu geleneklerin yaşatıldığı yörelerde düğün kutlamaları genellikle üç gün sürmektedir.
Düğünlerde verilen yemekler genellikle öğle yemeği şeklinde olsa da bazı yörelerde akşam yemeği şeklinde de verilebilmektedir. Bu yemek çeşitleri yöreden yöreye farklılık gösterebilmektedir. Düğünlerde genel olarak; yüksük veya düğün çorbası gibi çorbalarla başlayan yemek, etli biber dolması, keşkek, etli nohut, nohutlu pilav, tavuklu pilav ve cacık gibi yemeklerin değişik varyasyonları ile devam etmektedir. Daha sonra düğün evinde hazırlanan un ya da irmik helvası, baklava gibi tatlılarla düğün yemeği son bulmaktadır.
Şenlik havasında yapılan düğünler toplumdaki hemen hemen her sınıf insanı bir araya getirmektedir. Özellikle düğün törenlerine gelen misafirlere verilen yemek düğünün ana unsurunu oluşturmakta olup birlik ve beraberliğin önemli bir göstergesidir.
Dini Bayramlar
Dini bayram ve özel günlerdeki yemekler, geçiş törenlerindeki yemeklerden farklıdır. Dini bayramlar Türk kültüründe, yardımlaşmanın, sosyal dayanışmanın ve birlikteliğin sembolü olarak görülmüştür. Bu nedenle de bayramlara diğer törenlerden daha fazla önem verilmiştir.
Kurban ve Ramazan Bayramları için yapılan hazırlıklar çok önceden başlar.
Bayram ziyaretlerinde gelen misafirlere ikram edilmek üzere çeşit çeşit yemekler, tatlılar ya da börekler hazırlanır. Kurban Bayramı’nda geliri olan kişiler kurban keser ve kurban etinden kavurma ya da ızgara şeklinde yemekler yaparak ziyarete gelen misafire ikram eder. Bu gelenek günümüzde hala devam etmektedir.
Kandiller
Kandiller Türk kültüründe önemli bir yer tutar. Kandillerde helva yapılır. Günümüzde pastane ve fırınlar kandil simidi yapmaktadırlar ve kandil simidi dağıtılmaktadır. Benzer şekilde Muharrem ayının onuncu gününde aşure yapılıp komşulara ve tanıdıklara dağıtılır.
Hıdırellez
Baharın müjdecisi olan Hıdrellezin Türk kültüründe önemli bir yeri vardır. Mevsimlik bayramlardan biri olan ve her yıl 5 Mayıs’ta kutlanan Hıdırellez için bir heyet oluşturulur, bu heyet Hıdırellez’den bir gün önce ev ev dolaşarak kuzu, yağ, bulgur, koyun, un, tavuk, tuz toplar. Öğle namazının ardından dualar edildikten sonra toplanan malzemelerden yapılan aş tüm halka dağıtılır. Bu aşa "Hıdırellez Aşı" denir.
Hıdırellez günü yenilecek yemekler için hazırlıklar başlar. Eskiden eğer İstanbul’dan ya da uzaktaki akrabalardan biri davet edilecekse bir hafta öncesinden davetnameler gönderilirdi. Hıdırellez günü oğlak ya da kuzu kesilir, yemekler hazırlanır. Ayrıca bazı yörelerde Hıdırellezi bir gün öncesinden oruç tutarak karşılayanlar da vardır.
Hıdırellez bayramının kapanışını ya da bittiğini gösteren toplu yemekler, genellikle kırlarda toplu olarak yenir. Hıdırellez törenlerindeki toplu yemekler herkesin beraber yiyebileceği geniş bir alanda sunulmaktadır. O güne özgü yiyeceklerin olduğu bu yemekler, toplumsal dayanışmayı, birlik ve beraberliği vurgulaması bakımından önem arz etmektedir. İnsanların birbirleriyle iletişim kurmasına imkan veren toplu yemekler toplumsal bütünleşmeye ve dayanışmaya da katkı sağlamaktadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde her iki kutlama töreninin en eski örneklerini "Oğuz Kağan Destanı" ve "Dede Korkut Hikayeleri"nde bahsi geçen "şölen geleneği"nde bulmak mümkündür.
Hıdırellez kutlamalarının kurban kesimiyle başlaması, yemek duasının okunması ve toplu yemeğin ardından Kur’an okunması bu özel günün birtakım dinî özellikler içerdiğinin göstergesidir. Ayrıca sofrada pilavın olması bereket ile ilişkilendirilmektedir.
Nevruz
Nevruz, Türk dünyasında 21-22 Mart tarihleri arasında kutlanan eski bayramlardan biridir. Doğanın dirilişini, yeni yılın başlangıcını, Türklerin demir dağı eriterek Ergenekon’dan çıkışını ve sert kışı geride bırakıp bereket ve bolluğun gelişini sembolize eder. Halk için Nevruz, yeni bir var oluş ya da yeniden doğuştur (doğanın yeniden canlanışı, dirilişi).
Nevruz etkinliklerinde tabiatın yeniden doğuşu ateş yakılarak kutlanır. Türkiye’de Nevruz törenleri sırasında genellikle ateşin üzerinden atlanmakta ve ateşte demir dövülmektedir.
Nevruz, Anadolu’nun birçok yerinde Selçuklulardan günümüze kadar kutlanmaya devam etmektedir. Tarihî süreç içerisinde bütün Türk boylarının kutladığı Nevruz, Osmanlı döneminde de kutlanmıştır. Osmanlılarda Nevruzda sarayda padişaha ve saray halkına çeşitli baharatlardan Nevruz Macunu denilen bir macun hazırlanır ve mutlaka bu macunun yanında "s" harfi ile başlayan yedi çeşit yiyecek yenirdi. Günümüzde Manisa'da hala yapılan "mesir macunu"nun Osmanlıdaki Nevruz macunu geleneğinin devamı niteliğinde olduğu görülmektedir.
Anadolu’daki Nevruz geleneği incelendiğinde; Nevruzda Amasya’da türbelerin ziyaret edildiği, ziyaret sonrasında hep birlikte ziyaretçilerin yanlarında getirdikleri zeytinyağlı dolma, baklalı dolma, piyaz, Amasya çöreği, otlarla boyanmış renkli yumurtalar, haşlanmış patates gibi yiyecekler yedikleri görülmektedir. Iğdır’da ise Nevruz 21 Mart’tan bir önceki salı günü kutlanmaya başlanır. Yörede Nevruza "yedi Levin" denmekte olup Levin çerez anlamına gelmektedir. Nevruzda herkes yedi çeşit çerez alarak Nevruz ziyaretine gelen eşe dosta ikram eder. Bu geleneğe "pay çıkmak" adı verilmektedir.
Giresun yöresinde ise Nevruzda yedi tane "s" harfiyle başlayan yiyecek yenir. Kırklareli’nde Nevruz bugüne özel boyalı yumurtalar ve yemekler pişirilerek kırlarda eğlenceler eşliğinde Mart 9’u adıyla, kimi yörelerinde ise yeşil Perşembe adıyla hayvan kurban edilip yemekler pişirilerek kutlanmaktadır. Edirne’de 22 Mart günü, Sultan Nevruz adı verilen törenlerde, eski hasırlarla ateş yakılıp "Mart içeri pire dışarı" denilerek üzerinden atlanmaktadır. Kars yöresinde ise 19 Mart’ı 20 Mart’a bağlayan gece (Yeddi Levin) yedi çeşit yemiş ya da meyveden oluşan yiyecekler yenmektedir. Bu etkinlikler Anadolu’da Nevruzun binlerce yıldan beri bilindiğini, baharın doğuşunu, yaşama sevincini, paylaşmayı, bolluk ve bereketi temsil ettiğini ve halkın günümüze kadar bu tören geleneğini yaşattığını göstermektedir.
Diş Buğdayı
Doğan çocuğun ilk dişi çıktığında, "diş hediği veya diş buğdayı" yapmak da önemli adetlerdendir. Yozgat, Sivas, Kayseri ve Amasya'da pişirilen Çiğdem pilavı, Hıdırellez ve Nevruz kutlamaları çerçevesinde, Çiğdem gezmesi olarak adlandırılan çocukların ev ev gezerek topladıkları yemeklik malzemeyle yapılır. Çocuklar, baharın müjdecisi sayılan çiğdemleri (Crocus chrysanthus) ve aliöksüzleri (Crocus sp.) çıkararak bir dal parçası üzerine asarlar ve mâniler eşliğinde ev ev gezerek pilavlık malzeme (genelde yağ ve bulgur) toplarlar. Çiğdem gezmesi, UNESCO tarafından İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası olarak kabul edilmiştir.