TANIŞTIRMA ADABI
Davet edilen kimsenin, konuklarını yemek sofrasına oturtmadan, birbirleriyle tanıştırması gerekir.
Fakat ev sahibi veya sahibesi bu tanıştırmayı yaparken, temel olarak uyulması gerekli dört noktayı dikkate alarak, konukları birbirlerine aşağıda gösterileceği şekilde tanıştırması gerekir. Şöyle ki:
A Geleni, hazır bulunanlara,
B Erkeği, kadına,
C Aşağı mevkide olanı yüksek mevkide olana,
D Genci, yaşlıya, tanıştırır.
Yukarıdaki dört temel kuraldan başka, ev sahibi konuklarını birbirleriyle tanıştırırken, örneğin; mevki ve yaşça daha küçük olan Mehmet Beyi Hâmit Beye şu şekilde hitap ederek tanıştırmalıdır.
— Hâmit beyefendi, size Mehmet Beyi (veya Mehmet Beyefendiyi) tanıştırabilir miyim? Hâmit veya Mehmet Beyi de bir bayana tanıştırırken, ev sahibi, kadına doğru yürüyerek:
— Hayriye Hanımefendi, size Hâmit Beyefendiyi tanıştırmaya izin vermenizi rica edeceğim, gibi yaşça ve mevkice büyük olanlarla, kadınların izinlerini ister veya rica eder bir dil kullanarak küçük konukları büyüklere tanıştırmalıdırlar.
Aşağı yukarı eşit mevkilerde bulunan kimseleri de birbirlerine:
— Elektrik idaresi Müfettişi Hâmit Bey, Doğan Şirketi sahiplerinden Mehmet Bey diye takdim etmek gerekir.
Yukarıda görüldüğü şekilde, davetlileri birbirleriyle, tanıştırırken aynı zamanda mesleklerini de söylemeliyiz. Çünkü bu tanıştırma gelişigüzel iki kişiyi sokakta birbirine tanıştırmaya benzemez. Burada tanıştırdığımız kimseler, biraz sonra yemek odasına geçerek, sofrada birçok konuyu dokunarak saatlerini beraberce geçirecek olan kimselerdir. Konukları birbirleriyle tanıştırırken mesleklerini de bildirmekle, davef lilere ileride ne gibi konular üzerinde konuşabilecekleri hakkında da az çok bir fikir verilmiş olunur. Davetlilerin mesleklerini bildirmeye-rek, yalnız adlarının söylemekle yetmediği görüşmeler, havadan, sıcak ve soğuklardan bahsetmek gibi pek bayağı ve sıkıca bir şekle dökülebile-ceği gibi konuklardan birinin bilmiyerek, davetlilerden her hangi birinin mesleği hakkında da ileri geri konuşarak meclis ahenginin bozulması olasılığı da vardır.
Bu yönden, sofra tanıştırmalarında kesinlikle mesleği söylemek veya biraz açıklık vermek zorunluluğu vardır.
Sonra, kargaşalık, dalgınlık veya buna benzer bir nedenle ev sahibi tarafından diğer konuklara tanıştırılmış bir davetli, sofrada yanına düşen diğer davetliye kendi kendisini tanıştırması gerekir. Kendisini tanıştıracak olan erkek, tercihan kendisini yanındaki erkeğe takdim etmesi ve onun da tanıştığı kimseyi yukarıda bahsetmiş olduğumuz tanıştırma görgüsüne uyarak, diğer davetlilere tanıştırılması gerekir.
Yine bu konudan olarak, herhangi bir kimse gerek kendi kendisini, gerekse bir ahbabını tanıştırırken, Almanvarî sadece soyadını söyleyerek tanıştırmamalı veya tanıştırılmamahdır. Bunların soyadlarına ek olarak, küçük adlarını, mesleğini ve hattâ mesleğinden başka yetenek gösterdiği diğer bir niteliğini de bildirmesi çok yerinde olur. Örneğin:
— Değerli heykeltraşlarımızdan Doktor İsmail Ersöz Beyefendi. Böylelikle tanıştırdığımız kimsenin esas mesleği ile, hoşlanmakta olduğu diğer niteliğini de karşımızdakilere anlatmış oluruz.
Bir de bu tanışma ve tanıştırmalarda, protokol gereği kullanılmakta olan, müşerref, şerefyab, mübahi gibi birtakım bayağı kelime ve cümleler vardır ki, olanağmca bu gibi kelimeleri harcamaktan sakınmaklığımız gerekir. Çünkü bu gibi cümleler, karşımızdakilere kendimizin bir ikiyüzlü olduğu izlenimi uyandırabilir. İlk kez birbirleriyle tanışan kimseler; tercihan:
— Sizlerle tanışmak şerefini kazanmayı çoktanberi arzu etmekteydim. Veya:
— Çoktanberi övgünüzü işitmekteydim şeklinde cümleleri seçmek yerinde olur.
Yine bu tanıştırma işlerinde, üzerinde durulması gereken önemli birkaç onkta daha vardır ki, bunları da burada işaret etmeyi yararlı bulurum.
örneğin; bir anne kızını tanıştırırken: Soy veya baba adını kullanarak, «Bayan Şener» veya «Bayan Cemal» diye değil de, ancak «kızım Selma» diye tanıştırmalıdır.
Yine bir kadın, kocasının soyadını söyleyerek, ondan söz edemez.
Bir erkek de karısını tanıştırırken onun sadece, küçük adı veya soyadını değil de, «refikam Selma Berk» gibi her iki adını da bildirerek tanıştırmalıdır. Birbirlerine tanıştırılan; erkek ve kadından, el sıkmak için, ancak kadının erkeğe elini uzatması gerekir. Kadın elini uzatmadıkça, erkek kadına elini uzatamaz.
Yine bir kadın, kendisinden çok yaşlı bir kadından başka, kendisine bir erkek veya diğer bir kadın tanıştırıldığı zaman ayağa kalkmaz.
Erkek ise, salon veya yemek odasına bir kadın girerse, kalkarak, kadın oturuncaya kadar ayakta beklemelidir. Ancak, nazik bir kadının, erkeği fazla rahatsız etmemek için., onları'oturmaya davet etmesi gerekir.
Samimî davetler hariç, kalabalık bir toplantıda, bir erkek önceden tanıdığı veya tanıştığı kadının elini öpmesi doğru değildir. Her nerede ve ne şekilde olursa olsun genç bir kızm eli öpülmeyeceği gibi, eldivenli bir kadının elini de öpmek doğru olmaz. (Sokakta da kadının eli öpülmez). Esasen el öpmelerin en güzel jesti kadının elini, hafifçe eğilerek ağzın yakınma götürerek, dudaklara dokundurmadan, saygıyla öpme hareketi yapmaktır.
Şunu da kısaca kaydetmek yerinde olur ki, birçok Avrupa memleketlerinde, hattâ dünyanın en aydın ve medenî ülkelerinden biri olan Fransanm Boşdüro yani Marsilya havalisi gibi çok önemli illerinde bile el öpmek âdet değildir.
El öpme âdeti olmayan yerlerde veya bu gibi âdetlerin geçerli olmadığı çevre ve davetlerde ya da âdetleri iyice biîinmiyen yerlerde el öp-memelidir. Aksi halde gülünç bir duruma düşülmüş olunur.