Osmanlı Mutfağında Domates
THY Skylife
Domates Amerikadan Avrupaya XVI. yüzyılın başlarında İspanyollar tarafından getirilse de Osmanlı mutfağına girişi XVIII. yüzyılın sonlarını bulur. Bundan dolayı domates Ahmet Vefik Paşanın 1876 tarihli Lehçe-i Osmani isimli eserinde Frenk patlıcanı ismiyle anılır. Şemsettin Sami 1901 tarihli Kâmûs-i Türkî isimli Türkçe sözlüğünde domatesi içi pek sulu ve mayhoşça olmakla gerek tazesi ve gerek şişelerde saklanan suyu ve ezmesi ve pestili yemeğe lezzet vermek için kullanılıp âdeta mutfağın zorunlu ihtiyacı hâline gelmiş olan sebze ki Amerikadan gelme olup çok çeşitleri vardır; kırmızı domates, salkım domates, acı domates (domates salçası) bazı yemeklerde kullanılan ham yeşil domates şeklinde tanımlamıştır. Aynı sözlükte salça ise domates suyuyla yapılan yemek terbiyesi olarak ifade edilmiştir.
Domates, Mehmet Kamilin 1844te kaleme aldığı ilk Türkçe yemek kitabı Melceüt-Tabbâhînde (Aşçıların Sığınağı) domatesli kızartma yahni, domates dolması, domates pilavı ve domates salatası tarifleriyle yer almaktadır.
Salça kelimesinin etimolojisine baktığımızda Türkçeye İtalyanca salsa kelimesinden geçtiğini görmekteyiz. Günümüz İtalyan mutfağını tıpkı Türk mutfağı gibi domatessiz düşünmek mümkün değildir.
Avrupaya ve sonrasında Türk mutfağına bu kadar geç giren domatesin hızla yaygınlaşmasının ve dünya mutfaklarının birçoğunun olmazsa olmazı hâline gelmesinin bir nedeni olmalı.
Tokyo Üniversitesinden Profesör Kikunae İkeda 1908 yılında yemeklerin lezzetine lezzet katan şeyin bazı yiyeceklerde doğal olarak bulunan glutamik asit olduğunu keşfeder ve bu yeni tada Japoncada lezzetli anlamına gelen Umami ismini verir.
Glutamik asidin en çok bulunduğu sebzelerin başında ise domates geliyor. Yemekteki lezzet arttıkça insanların stresi azalıp mutluluğu büyüyor. Uçak korkusu olanlara, bu nedenle, Osmanlıdan günümüz mutfağına gelen eşsiz bir lezzet olan domates çorbasını öneriyorum.