Ölümsüz Domatesler
Hacer teyze ölmüş... Her vefat haberi bana hayata veda eden kişiyle yaşadığım anıları hatırlatır.
Ailem uzun yıllar önce Ege'nin küçük bir beldesini çok beğenmiş. Oraya bir yazlık inşa etmişler. Çok küçük yaştarı itibaren her yaz bu eve giderdik. O dönem bu sevimli köyün tek yazlıkçısı bizdik. Komşularımız oranın köylülerinden oluşuyordu. Gerçi kendilerine 'köylü' denmesinden hoşlanmazlardı.
Öğleden sonra hoş bir gölge olan cephede küçük bir balkonumuz vardı. Bazen öğle yemeğinden akşama kadar burada otururduk. Haftada bir ya da iki gün Hacer teyze ve beyi bizim önümüzden geçerdi. Hacer teyze yarı zamanlı olarak burada yaşardı, kışın küçük kızının okulu için İzmir'e giderlerdi. Bize selam verirler, havadan sudan konuşurduk. Annem 'buyurun' derdi. Hacer teyze yok 'tarlaya su, sulamaya gidiyoruz, vakit kaybetmeyelim' derdi.
Bu durum defalarca yaşandı. Bir gün Hacet teyze ve eşi Mehmet amca sağ omuzlarında sepetlerin içinde domateslerle evlerine dönerken yine selam vererek ama fazla konuşmadan geçtiler. Demek haftalarca 'su sulamaya' gitmelerinin sebebi hayatımda o güne kadar görmediğim muhteşem kırmızı tonda, kocaman, yeşil başlıklı, hafif terli domatesleri yetiştirmek içinmiş.
Hacer teyzeler artık hep domateslerle balkonumuzun önünden geçmeye başlamışlardı. Çok defa bu manzaraya tanık olduk. Ancak bir kere olsun Hacer teyzenin sepetten bir tane domates alıp 'alın tadına bakın' demek aklına gelmedi.
Sezon komşularımızın domates seferleriyle devam etti.
Domatesler sulandı, büyüdü, kızardı toplandı, bize uğramadan geçti gitti...Sonbahar geldi, ürün azaldı. Ben her seferinde bekledim ama o domatesler bize nasip olmadı.
Şimdi düşünüyorum bu domateslerden birini dahi verseydi Hacer teyze acaba şimdi onları hatırlar mıydım?