Konya Mutfağında Bazı Sözcük ve Deyimler
A. Sefa Odabaşı
Konya Mutfak Kültürü
Her sanatın, her mesleğin kendine özgü kelimeleri ve deyimleri vardır. Bu kelime ve deyimler her ülkede, her şehirde hatta o şehri oluşturan topluluklar arasında farklı bir şekilde söylenir ve kullanılır. Bu söylediklerimiz Konya için de geçerlidir. Aşağıda vereceğimiz kelime ve deyimler, Konya mutfağında yüzyıllar boyunca kullanılmıştır. Belki bu kullanüan kelime ve deyimlerin bir kısmı bugün mutfak kültürümüzdeki değişmeler nedeniyle farklı terim ve deyimler şeklinde kendini göstermiş olabilir. Ama gerçek odur ki yeni kültürlerin özümsenmesi eski kültürlerin bilinmesiyle benimsenir ve uygulanır. "Konya Mutfağı" ile ilgili derlediğim kelime ve deyimlere gelince:
Akyarnas: Yumuşak, beyaz buğday.
Akgut: iri taneli beyaz üzüm.
Arabak: Ham ceviz.
Aşdamı, Aşane: Mutfak.
Aşçı dakımı: Davetlerde ve düğün pilavlarında yemek pişiren kimseler.
Ayıtlamak: Bir şeyin içinden, yabancı maddeleri ayırıp çıkarmak
Bişek: Çabuk pişen, pişmeye elverişli yiyecek maddeleri.
Boğazlı: Boğazma düşkün, midesini seven kimse.
Büngüldemek: Yemeğin kuvvetli olarak kaynaması galeyana gelmesi.
Bulada: Ötmeyen horoz piliç
Bastınk: Geceleri sele altında bekletilen yağ, yoğurt ü-zerine örtülen örtü.
Bakırca: Dibi geniş ağzı dar su kabı. (Sedirlerde söylenir)
Bardak: Konya'ya özgü ülüklü bakır ibrik.
Bazlama: Mayasız hamurun saç üzerinde pişirilmesiyle ede eden ekmek.
Cingil: Ufak üzüm salkımı.
Cağ: Bulaşık suyunu dışarıya akıtan yol.
Camcak: Ağaçtan oyulmuş bardak
Çelik: Turfandan çıkan yağm silindirik şekilde elde yuvarlanması.
Camız: Manda.
Çebiç: Bir yaşmda keçi.
Çingil: Küçük bakraç.
Çinbilbi: Ufak su kabı.
Cintik: Küçük sabun parçası.
Curu: Cıvık.
Çullama: Sulu hamura batırı-lıp kızartüan et veya pirinçli kıyma köftesi.
Darı: Mısır.
Delikli: Yıkanacak veya pişmiş yiyecek maddelerini süzmek için bakırdan yapılmış süzgeç.
Düğü: Bulgurun ufağı.
Düşme: Tandır ekmeği pişirilirken, hamurun tandıra yapışmayıp tandırın içine düşerek kül içinde kendiliğinden pişmesi.
Dağar: Deriden yapılmış yiyecek kabı.
Evinde çok un ile bulgur, Kır ata binmiş meydanda galgır: Zengin bir mutfak sahibinin öğünmesini anlatan bir Konya tekerlemesi.
Erkeç: Uç yaşmda keçi.
Eten: Meyvelerin etli kısmı.
Etlik: Kış için kesilen hayvanların eti.
Fasla: Böreğin parçalara ayrılmasında elde edilen kısım.
Filcan: Fincan.
Firik: Kemale ermemiş, olgunlaşmamış buğday.
Gara dakım yimek: Konya'da davet yemeklerinin evde pişirilen bir bölümün ismi.
Gayıtevi: Sandık odası.
Geyrek: Kıkırdak.
Gıldır gıldır: Yavaş yavaş.
Yemeğin kısık ateş üzerinde yavaş yavaş pişmesi gibi.
Gemre: Sert kabuklu üzüm.
Gevik: Nişastası alınmış buğdayın kabuğu.
Güvelek: Tahtadan yapılmış su kabı.
Göbedek: ilk doğan çocuk şerefine verilen tatlı ziyafeti.
Gülev: Kömür alevi.
Gülce: 50-70 gramlık yağlı çörek, gül şeklinde pişirildiğinden bu adı almıştır.
Güneyik: Kırlarda yetişen yemeklik ot.
Hire: Çorba yapmak için yağda kavrulmuş un.
Haranı: Küçük kazan.
Havayi: Buğday ölçeği.
Helke: Su ve süt kabı.
Havız: Taştan oyulmuş su yeri.
Hışır: Ezilmiş.
Horsa: Arzu, aşırı yemek iştahası.
Ihkın: Yüzü pişmiş, içi hamur kalan ekmek.
Ildız kökü: Yer elması.
Ilgıt ılgıt: Ağır ağır, aheste aheste.
Imil imik Yemeğin yavaş yavaş pişmesi.
İbalı: Nemli.
İçirik: Bağırsak.
İrişki: Sucuk.
İlime: Hazmetmek.
İrikmek: Toplamak, birikmek.
İti: Küf.
Kaba et: But.
Kabartma: Bir tür mayasız saç ekmeği.
Kak: Elma, armut kaysı kurusu.
Kakılı: Çok.
Kaksık: Acımaya yüz tutmuş yağ peynir.
Kemre: Ahırlarda üzerine basılarak sertleşmiş hayvan gübresi.
Kıvrım: Baklava türü bir tath.
Kikirdek Çorbası: Yoğurtlu hamur çorbası.
Kömbe: Külde pişirilen yiyecek.
Külle: Tandırın hava deliği.
Kef: Et pişirilirken etin suyu üzerine biriken yabancı maddeler.
Kuşana: Ağzı dar tencere.
Kayıt: Erzak.
Katık: Ekmeği yerken ekmeğe eşlik eden yiyecek.
Köseği: Tandır karıştırmaya mahsus değnek.
Mucuk Mucuk yemek: Bir şeyi sesli yemek.
Mıkla: Yumurta kırüarak pişirilmiş yemekler.
Mandal: Sebze ekilen yer.
Nalbeki: Peynir, pekmez, yoğurt koymak için ufak sahan.
Oku: Davet.
Okuyucu: Davetçi.
Okuntu: Davetiye.
Ovalamak: Bir şeyi avuç içinde sıkıştırarak ovalamak.
Öğün: Yemek Vakti.
Örtme: Mutfak.
Oveç: 2-3-4 yaşlarmdaki erkek koyun.
Parcı: Bakır maşrapa.
Patlak: Kavrulmuş mısır.
Papara: Et suyu ile ıslatılmış ekmek yemeği.
Sak: Ambar.
Sasık susuk: Tatsız tuzsuz.
Serp: Ambar.
Sarpın: Ambar.
Senit: Hamur ve et tahtası.
Seyis (Siyis): Uç yaşmda burkulmuş keçi.
Sıkma: Yufka araşma konulan peynir, kıyma ve soğan durumu.
Sızırma: Et kavurması.
Sokum: Ekmek.
Söğürtmek: Sebze ve eti ateş üzerinde pişirmek kebap etmek.
Sulu zırlan: Suyunu çekmiş yemek.
Susak: Maşrapa.
Şak: Parça.
Şak çerez: Kırık leblebi.
Şakalak: Olmamış kavun karpuz.
Şamtım aşı: Acılı ile yapılan yemek.
Şapşak: Tahtadan oyulmuş su kabı.
Şapur Şupur: Yemek yenilirken dudaklarm çıkardığı ses.
Takas'ya: Tıkasıya yemek yemek.
Takabana: Kiler.
Tıgan: Yağ taraşı.
Turfan: Yoğurttan yağ çıkarmak.
Tuturuk: Kibrit.
Tıngır elek/tıngır saç/eli hamur/karnı aç: Beceriksiz kadın.
Termiye: Yahudi baklası.
Tevek: Asma yaprağı.
Tüm et, bütüm et, orta: Parça etli patlıcan yemeği.
Uyuntu: Davetsiz misafir.
Utlemek: Seçmek.
Ülük: İbrik ve testilerin su a-kan ağzı.
Üretme: Maya.
Ütme: Ateşte kızartılmış taze buğday ve mısır.
Üzlük: İçerisine yağ yoğurt konulan toprak kap.
Üstü bata: Tencereyi ağzıyla beraber doldurmak.
Vıcık vıcık: Çok sulu.
Vıgıl Vıgıl: Çok çok.
Yiyinti: Yiyecek erzak.
Yoraka: Döküntü un.
Yoğurt çalmak: Kaynamış sütü mayalandırarak yoğurt yapmak.
Zambak zumbak: Eğri büğrü, gelişmemiş meyve ve sebzeler için söylenir.
Zülbüye: Arpacık soğan yemeği.