Hoşaf mı Komposto mu
Hoşaf, Farsça bir kelimedir. Halk arasında hoşaf kuru meyveden, komposto ise yaş veya taze meyveden yapılıyor gibi bir algı vardır. Halbuki işin aslı öyle değildir. Osmanlı kayıtları bunu ispat etmektedir. 1844 yılında basılan ilk yemek kitabı; Melceü't Tabbah'ın (Aşçıların Sığınağı) içinde yer alan tarihi bilgilere göre çeşit çeşit taze ve kuru meyvelerden hoşaflar yapılmış ve bunların tariflerine yer verilmiştir. Yine tariflere şöyle bir göz attığınızda her türlü meyveden hoşaf yapıldığını, meyvenin kuru veya yaş olmasının önemli olmadığı görülür. Mükemmel bir Osmanlı ziyafeti her zaman hoşafla biterdi. Daha doğrusu her ziyafetin sonunda kahveden önce hoşaf sunulurdu. Sofraya iki kaşık konur, bunlardan biri ile çorba, diğeri de susuzluğu gidermek için şerbet ve hoşaf içmekte kullanılırdı.
Özellikle Ramazan'da sofralar helva, zerde, hoşaf gibi çeşitli tatlılarla ve tatlı içeceklerle donatılırdı. İftar ve sahur yemeklerinde, pilav, börek gibi kuru yemeklerin arkasından daima hoşaf veya şerbet sunulurdu. Günümüzde komposto ve hoşaflar eski önemini yitirmiştir. Artık sofralarımızda ayran, şerbet ve hoşaf gibi sağlıklı içeceklerin yerini, ne yazık ki doğal olmayan, içerisinde kimyasallar bulunduran, katkılı, gazlı ve asitli sağlıksız içecekler almaya başlamıştır.
'Hoşafın yağı kesildi' deyiminin ortaya çıkışı güzel bir hikayeye dayanır. Eskiden etin yağlı yeri daha gözde insanlara yedirilirdi. Yeniçeri ocaklarında pişen yemeklerde yağ çok önemliydi. Askerin yemekleri pişirildikten sonra önce sulu yemek, sonra pilav ve en son hoşaf dağıtılırdı. Kallavi denen özel yapım büyük kepçelerle yapılan bu dağıtımda, hoşaf en son dağıtıldığı için kepçenin hiç yıkanmadan ardı ardına yapılan serviste kullanılmasıyla, pilavdaki yağ hoşafın üzerinde birikirdi. Bir gün hijyenik olması için servise önce hoşaftan başlanmış ve artık hoşafın üzerinde yağ tabakası oluşmamaya başlamış. Ancak askerin buna alışması zor olmuş ve "Hakkımızı yiyorlar, hoşafın yağı bile kesildi" diyerek huzursuzluk çıkarmış. Deyim bu olaydan sonra ortaya çıkmış. Bir başka gerçek hikaye ise; Osmanlı Padişahı II. Mahmut, kendisini evinde ağırlayan Dürri-zade Esseyid Abdullah Efendi için, "Adam yaşamasını biliyor vesselam" demiş. Padişaha hoşafın, kristal kase içinde değil, kase biçiminde yontularak oyulmuş buz kaplarda sunulmuş olması bu sözü söyletmiş ve hoşafı meşhur etmiştir.
Geleneksel Türk mutfağının vazgeçilmez bir içeceği olan hoşafın lezzetinin püf noktası ise meyvelerin taze olmasıdır. Malzemenin en iyisini kullanmak işin sırrıdır. Biz de Keyveni'de hoşaf yapımında kullanmak için meyvelerimizi mevsimine göre özel olarak sipariş ediyoruz. Kaliteli ve taze olmasına özen gösteriyoruz. Hoşafta meyve kadar önemli bir diğer nokta ise, su ve şeker oranının çok iyi ayarlanmış olmasıdır. Günümüzde genelde hoşaf yaparken meyve ve şeker şurubuyla yetiniyorsak da geçmişte aroma vermesi için gülsuyu ve portakal çiçeği suyu kullanılırmış. Usulüne göre doğranan meyveler, içme suyu ile hazırlanır ve 365 gün çeşit çeşit hoşaf taptaze olarak sofralara ikram edilir.
Hoşaf birçok meyvenin birleşiminden oluştuğu için sağlığa oldukça faydalı bir içecektir. Uzmanların belirttiğine göre, mide rahatsızlıklarının tedavisinde önemli rol oynar. Böbreklerin düzenli çalışmasına yardım eder. Kalbi korur ve kansere karşı koruyucu etkisi vardır. İçinde bulundurduğu vitamin ve mineraller sayesinde vücuda güç kazandırır. Zihinsel yorgunluğun giderilmesine yardımcıdır. Hangi meyve ile yapılmış olursa olsun hoşaflar su ihtiyacımızı fazlasıyla karşılar. Böbreklerimizin düzenli çalışmasını sağlar ve mekanizmasını güçlendirir. İçerisindeki vitamin değeri ile vücudumuzu korur, günlük almamız gereken vitaminleri bünyesinde barındırır. Yediğimiz yemeklerin hazmını ve çiğnerken kolaylık elde etmemizi sağlar. İçeriğine konulan meyvelerin suyu kadar posaları da yararlıdır. Bu nedenle hem posasını hem de suyunu tüketmeliyiz.
Özellikle yaz mevsiminde düşen kan şekerini dengelemeye katkıda bulunan komposto, yemek sırasında veya sonrasında sindirime yardımcı olur.
Kurutulmuş meyve ile yapılanına hoşaf, Slav ülkelerde taze meyve ile yapılanına kompot veya komposto denir. Ortaçağ Avrupa kökenli, şekerli şuruptaki bütün meyve parçalarından yapılmış bir tatlıdır. Bütün meyveler suda şeker ve baharatlarla pişirilir.
Komposto içeriğindeki şeker, meyvelerin vücuttaki sindirim sırasında daha iyi işlenmesine yardımcı olur. Ancak yine de kompostoya çok fazla şeker eklenmemeli ve şerbete dönüştürülmemelidir.
Komposto sıcak havalarda iyi bir serinleticidir. Özellikle yaz mevsiminde düşen kan şekerini dengelemeye katkıda bulunan komposto, yemek sırasında veya sonrasında tüketildiğinde yemeklerin sindirilmesine de yardımcı olur.
Bol meyve ile yapılan kompostolar oldukça besleyici bir özellik taşır. Susuzluğun giderilmesinde de rol oynayan komposto, taşıdığı bu özelliklerle hastaların dinçleşmesi için de sıklıkla kullanılır.