Girit Mutfağı
Bandırma Onyedi Eylül Universitesi
Uygarlığının en belirgin temelleri Minoslular tarafından atılan Girit Adası, Romalılardan Araplara, Bizans’tan Venedik ve Osmanlılara dek birçok farklı idarenin egemenliği altına girmiş ve adetleri farklı olan halkların yüzlerce yıl boyunca önemli yerleşim merkezlerinden biri olmuştur. Araplardan Venediklilere, Rumlardan Musevilere ve Türklere kadar bu çok farklı kültürler anavatanlarından getirdikleri yemek alışkanlıklarını Girit’teki malzemelerle yeniden biçimlendirmişler, kendilerinden önce adaya yerleşmiş kültürlerden etkilenirken, onları yer yer değiştirip zenginleştirmişler ve kendine özgü bir Girit mutfağı meydana getirmişlerdir.
Türkiye ile Yunanistan arasında 30 Ocak 1923 tarihinde imzalanan Nüfus Mübadelesi Antlaşması ile Girit Adası’nda yaşayan Müslümanlar zeytincilik, bahçecilik, bağcılık gibi beceri ve uğraşı türlerine göre Marmara Adası’ndan Mersin’e kadar olan kıyı şeridinde uygun şehir ve kasabalarda iskân edildiler.
Yerleştikleri bölgelerde kendi mutfak kültürü özelliklerini sürdürmeye çalışan Giritliler, Anadolu mutfağının da zenginleşmesine katkıda bulunmuşlardır.
Girit mutfağını, Anadolu mutfaklarından ayıran en temel özellik yabani otlarla zeytinyağı kullanılarak yapılan yemekler ve salatalardır. Birçok insanın faydasını bilmediği için dönüp bakmadığı yabani otlar Girit sofrasının baş tacıdır.
Zeytinyağı ise Girit yemeklerinin ve salatalarının olmazsa olmazıdır. Geleneksel Akdeniz beslenme piramidinde yer alan genel hatları ile tahıl, zeytinyağı, sebze, meyve, balık ve baharata dayanan beslenme biçimi Girit mutfağında da bulunur.
Bu özelliğinden dolayı bir ada mutfağı olan Girit mutfağını, vücudun arındırılması anlamına gelen bir ‘detoks mutfağı’ olarak tanımlamanın da mümkün olabileceğini belirtmişlerdir. Girit mutfağında et ise daha ziyade sebze ve otlar eşliğinde, sebze yemekleri şeklinde tüketilmektedir. Koyun, kuzu ve oğlak gibi kırmızı et ve sakatatlar, balık ve tavuk eti tercih edilmektedir..