Ekmek
Metin Okutan
Türkçemizde ekmek ile ilgili çok güzel deyimler vardır; Ekmek parası, Ekmeğini kazanmak, Eli ekmek tutmak, Ekmeğini taştan çıkarmak, Ekmeğiyle oynamak gibi. Bu deyimlerden de anlaşıldığı gibi ekmek, çalışarak yaşamanın en büyük gayesi olarak karşımızda duruyor. Peki bütün bunları dikkate alarak ekmeğimize gereken önemi verebiliyor muyuz sorusuna, gönül rahatlığıyla evet diyemiyoruz. Bunun çeşitli sebepleri var ki, ilk evvela temizlik geliyor. Pek çok haşeratın cirit attığı fırınlar, suya-sabuna uzak durmayı marifet sayan çalışanlar, satış noktalarına nakliye esnasındaki özensizlikler, gazete kâğıdına sarılan ekmekler, tüketicilerin satın alırken neredeyse bütün ekmekleri mıncıklamaları... Özetle "ekmeğimizle fena halde oynanması."
20 MİLYON DOLAR YATIRIM
Oysa Türk halkı ekmeğini kutsal bellemiştir. En temel besin maddesidir. Yere düşen ekmeğini, büyük bir saygıyla üç kez öpüp alnına koyandır. Bunu yaptıktan sonra "kurt yemesin de kuş yesin, Allah bize daha çok versin" diyerek bir kenara bırakandır. Bu denli saygı doludur. Fakat iş satın almaya geldiğinde maalesef bu saygı ve titizliği göremiyoruz.
Aslında son zamanlarda bu konuya gereken saygıyı, özeni ve önemi veren şirketler hayatımızda yer almaya başladı. Bunlardan birisi de Doygun Gıda. 20 milyon doları aşan bir yatırımla, onsekiz bin metrekarelik bir alanda üretim yapan firma, 1997 yılında sektörün duayen isimlerinden Selçuk Berksan'ın liderliğinde Dr. Halûk Dayıoğlu'nun danışmanlığında kuruldu ve o günden bu güne gıda sektöründe birçok ilke imza attı.
TAM BUĞDAYI LİTERATÜRE SOKTU
1997-1998 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü'nün kurucularından Prof. Dr. Ayşe Baysal'ın danışmanlığında bir yıla yakın bir süre deneme üretimleri yapıldı. Titiz çalışmalar sonucu 1999 yılında tam buğday ununun doyuruculuğu ve uzun süre tokluk hissi sağlamasından yola çıkarak Doygun markasıyla satışa sunulan Katkısız Tam Buğday Ekmeği, raflardaki yerini alarak tüketicinin beğenisine sunuldu. Yurtdışında yaygın olarak kullanılan "Whole Wheat" terimine Türkçe karşılık olarak "Tam Buğday" terimi, ilk kez Selçuk Berksan tarafından kullanılarak dilimize kazandırıldı. Böylelikle günümüzde sıklıkla kullanılan "Tam Buğday" terimini de ekmeğimiz gibi ilk biz üretmiş olduk" diye anlatıyorlar kendilerini.
Mayalanması için ürünler kuleye
Fabrikayı Bülent Berksan, gezdirdi. Önce hamurhaneye girdik. Silolardan "mobil" yoğurma kazanlarına akan un, kazanlarda hamur hâline geldikten sonra, bir alt katta ekmeğin yapıldığı bölüme iniyor. Burada gramajına ve çeşidine uygun olarak kesilip tepsilere yerleştiriliyor. İletim bantlarında başlayan yolculuk mayalanma bölümüne doğru devam ediyor ki işte burası çok mühim. Çünkü, mayalanma yeri 2 adet devasa spiral kuleden oluşuyor. İzlemek müthiş, bir bilim kurgu filminin içindeymişsiniz gibi bir hisse kapılıyorsunuz. Tepsilerdeki ekmekler mayalanmak için önce yavaş yavaş yukarı çıkıyor sonra diğer kuleye geçiyor ve bu kez de yavaş yavaş aşağıya iniyor. Yolculuk fırına doğru sürerken mayalanma sürecinin ekmeklere bir hayli "yaradığını" görüyorsunuz. Sonrası fırın ve nar gibi kızarıp çıkan ekmeklerin kokusu başınızı döndürüyor. Sonraki aşama, soğutma faslı ve paketleme oluyor. Üretimin her aşaması el değmeden gerçekleşiyor. Bütün bu gördüklerimden sonra, benim de zaman zaman tükettiğim Doygun ekmeğe olan güvenim ve saygım fevkalâde artıyor.
Ekmekleri buzdolabında saklayın
Pazarlama Müdiresi Burcu Özcan firmalarını ve hedeflerini anlatırken çok heyecanlı ve samimi. Rahatlatan ses tonu ve konuşma tarzıyla ekmeğin çöpe gitmesinden rahatsızlık duyduklarını, Türkiye'deki ekmek israfını önlemek için çalıştıklarını, tüketiciye kaliteli ve sağlıklı, doğru ürünler sunma amacında olduklarını içtenlikle anlatıyor.
GÖZENEKSİZ TOST
Çalışan şehirli kesimin hedeflerinde olduğunu söylerken, kâğıt ambalajlı ekmeklerin raf ömrünün 5 gün olduğunu ama ekmeği derin dondurucularda saklayarak ömürlerinin çok uzayacağını söylerken çok haklı. İhtiyaç kadar çıkarılıp ısıtılmasını tüketicilere anlatmak istediklerini, böylece ekmek israfının azalacağını belirtiyor. Ekmeğini buzdolabında saklayan ve bayat ekmek tüketen biri olarak aynı düşünceyi paylaşıyorum. AR-GE çalışmalarına önem verdiklerini ve innovatif bir şirket olduklarını anlatıyor. Yeniliklerin peşinde olduklarını ama tüm bunları yaparken temizlikten ve kaliteden asla taviz vermeyeceklerinin de altını çiziyor. Bazı diyetisyenlerin zayıflamak için ekmeği soframızdan kaldırmamızı söylerken, çok haklı olmadıklarını düşünen biri olarak, Doygun'un diyet ekmeklerinin bir diliminin yalnızca 28 kalori olduğunu duymak insana heyecan veriyor. Bir diğer "Doygun güzelliği" de gözeneksiz tost ekmeği. Tost sevenler bilir, ekmeğin gözeneklerinden kaşar eridikten sonra dışarıya "fırlayıverir."
KURU PASTA DA ÜRETİYORLAR
Bu pek çok kişi için sevimsiz bir durumdur. Özel bir yoğurma tekniği kullanılarak yapılan ekmeklerde bu sorun ortadan kalkmış bulunuyor. Meraklılarına duyurayım istedim. Aslında çok fazla ürün çeşidi var. Ev içi ürünler dışında, oteller, hastaneler, yurtlar, tatil köyleri için yapılan ve "ev dışı ürünler"in yanı sıra "donuk ürünler" başlığı altında, çeşitli simitler, çörekler, kuru pastalar, kurabiyeler ve ekmekler üretiliyor. Poğaçalar, açmalar, simitler, çörekler ve ekmekler ise "yarı pişmiş ürünler" olarak endüstrinin hizmetindeler...
Unlar karantinaya
Makinaların "sonsuz bir uğraş" ile ekmek ürettikleri Doygun'da ilgi çeken bir diğer konu da kendi deyimleriyle "Karantina Silosu." İstenilen özelliklerde olmayan un, ekmek makinalarının verimli çalışmasına engel oluyor. Bu sorunu nasıl çözebiliriz diye düşünmüşler ve sözünü ettiğim siloyu yapmaya karar vermişler. Gelen un önce buraya boşaltılıyor, "gereksiz" olanlar elenerek bertaraf ediliyor ve kendi standartlarına uygun bir hâle getiriliyor. Bu durum hem kendilerinin hem de makinalarının ne denli titiz olduğunu anlatmak açısından hayli ilgi çekici. Tüketicilerinin bu ayrıntıyı bilmelerinde fayda olduğuna inanıyorum.
Son söz: "Önce ekmekler bozuldu, sonra her şey" demiş Oktay Akbal. Ben Doygun Yolculuğunda, bozulan ekmeklere çok ciddi bir tavır alışa tanık oldum. Siz siz olun ne ekmeğinizle, ne de sağlığınızla oynayın ve de oynanmasına müsaade edin. Ekmek konusunda sizi ciddiye alanları siz de ciddiye alın.