Alanya Mutfağı
Bir yerin mutfağından söz ettiğimizde mutfaksözcüğü aslında kültürel değişimleri, iklimi, hali hazırda yaşayanları, ve daha önce yaşamış olanları, onların yetiştirdiği ürünleri, doğal kaynakları kısacası o yere ait maddi ve manevi ne varsa bize sunan bir sentezdir. Mutfak kültürü dinamik değişimlere açık dönüşen ve dönüştüren bir yapıya sahiptir. Türkiyenin en önemli turizm merkezlerinden biri olan Alanya bu anlamda çok özel bir örnek. Antalya Körfezinin doğusunda, yüksekliği iç bin metreyi bulan Torosların eteklerinde, dar bir sahil bandında kurulmuş olan şehir, önce korsanların, daha sonra Romalıların ve 13üncü yüzyıldan itibaren de Selçukluların yurdu olmuş. Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat, Alaiyye ismini verdiği bu şehre altın devrini yaşatmış. Selçuklular ile birlikte bölgeye yerleşen Türkmenler bölge nüfusunun oluşumunda önemli rol oynamış. Osmanlı döneminde ise parlak günlerini geride bırakmış ve Evliya Çelebinin Rumca bilmeyen Rumlar dediği Ortodoks halkını da mübadelede kaybetmiş. O zamana dek Türkmen kökenli Yörük halkın ve Rum halkın birlikte yaşadığı ve kültürel dokuyu oluşturduğunu söyleyebiliriz. Cumhuriyetin ilk yılları zorlu geçiyor ve nihayet şehir 1950li yıllarda eski parlak günleri geri getiren turizm ile tanışıyor.
Alanya, turizm ve beraberinde getirdiği kültürel aynılaşmadan ve hızlı değişimlerden nasibini alsa da yerel değerlerini koruma konusunda oldukça başarılı. Türkiyenin her yerinden göç aldığı gibi yerleşik yaşayan çeşitli milletlerden 10 binden fazla insana da ev sahipliği yapıyor. Bu kozmopolit yapıya rağmen yerelliği çok yönlü yansıtabilen mutfak kültürünün ve bununla bağlantılı ritüeller içeren cenaze, düğün, kutlama adetlerinin korunmuş olduğunu görüyoruz. Bunun en önemli nedeni şehir halkının değerlerine sahip çıkarken yenilikleri de sindirebiliyor olması. Başka yerlerde yetişmeyen sebze ve meyve çeşitlerine sahip olması ve bunları kolayca yerelleştirmesi şehrin mutfağına dinamik bir görüntü veriyor. Bu nedenle yufka ekmeğinin içine avokado sarıp yiyen biri ya da pazarda papaya satan köylü teyzeler sizi şaşırtmamalı.
Alâeddin Keykubatın kış aylarını Alanyada geçirmesi, Selçuklu saray mutfağının burada uygulanmış olduğunu düşündürüyor. Haşlama, biryan, yahni gibi yöntemlerle pişirilen et yemekleri ağırlıkta. Hayvan sürüleri ile birlikte Orta Asyadan gelen halk her ne kadar Anadolunun yerleşik tarım kültürüne uyum sağladıysa da etin başrolü kolay kolay değişiklik göstermiyor. Et küçük parçalar halinde doğranarak nohut ve bol soğanla pişiriliyor. Yahni adıyla bilinen bu yemek günümüzde hala yaşıyor.
Yerel mutfağın enönemli yapıtaşlarından biri yayla göçü geleneği. Yüzyıllar öncesinde Yörüklerin sürülerini serin yaylalara taşıması, sonra da yaz boyu ürettikleri tereyağı, peynir ve oğlak derisine basılmış çökelek ile hayvanlarını şehre getirip takas etmesine dayalı bir sistemden evrilmiş. Şehir halkı yazı daha serin bir ortamda geçirmek ve kış hazırlıklarını yapmak üzere günümüzde de yaylaya göçmeye devam ediyor. Alanyanın tarımsal zenginliğini sağlayan subtropikal ikliminin tersine, serin ve kuru hava şartlarında sebze ve meyveler, kurutuyor, kak, bestel, pekmez ve reçellerini yapıyor.
Yayla yaşamı içinde göç aşı geleneğinden de söz edelim. Kendisinden sonra yaylaya göçen komşuya yemekle hoş geldin demek için etli, tavuklu pilav ya da kuyruk kızartması gönderilmesi geleneği. Kuyruk, Alanyaya özgü çok özel bir et yemeği. Bölgede sevilerek tüketilen oğlak ya da keçinin kuyruğu arka bacaklarının üst kısmı ile birlikte kesilip çıkartılıyor. Önce yumuşayıncaya kadar haşlanıyor, ardından tereyağında kızartılıyor. Bütün olarak pilavın üstünde servis edilebileceği gibi patates kızartması ile birlikte hafifçe çektirilmiş kendi suyu eklenerek servis ediliyor.
Orta Asyadan Anadoluya doğru yolculukta Acem ve Arap kültüründen kazanımların etkisi olsa gerekir ki, Alanya mutfağında et ve pirinç farklı formlarda bir araya geliyor. Laba dolmasında etin içine dolduruluyor, etli pilavda ise basit iki malzemenin saraylara layık birlikteliğine sahne oluyor.
Bir kıyı kenti olan Alanyanın mutfağında ete göre daha az balık yemeği olduğu gözleniyor. Balık genellikle kızartılarak talatur adı verilen sos ile tüketiliyor.
Sebzeler Alanya mutfağında da Türk mutfağı genelinde olduğu gibi etli, zeytinyağlı çeşitleri ile görülüyor. Ancak Alanyada zeytinyağlı da olsa yemek soğuk olarak tüketilmiyor. Sebze ve otlardan haşlama ve kavurma tekniği ile yapılan yoğurtlamalarda çok sevilen, yaz ve kış tüketilen yemekler.
Alanya, turizmin yarattığı büyümeyi kendi lehine çevirerek yerel mutfağını korumayı başarmış. Mutfak Mirası Alanya projesi ile uluslar arası alana da açılmayı başaran Alanya, çok değerli bir model olarak izlenmeyi hak ediyor.