1 Sokakda yemek: Adetler, muhit ve şahıslara göre bu durum değişir. Vâziyeti itibâriyle sokakda yiyebilecek seviyede olanlar için, sokakda yemek, bir tevâzûdur. Fakat vaziyeti ile mütenâsib olmayan kimselere, sokakda yemek mekrûh olduğu gibi, hattâ şehâdetine dahi tesir eder ve mürüvvetsizliğine delil olur.
2 Hz. Ali'nin (R.A.) öğütleri:
— Yemeğe tuz ile başlayan kimseyi, Allahü Teâlâ yetmiş dertten kurtarır.
— Her gün yirmibir adet kuru üzüm yiyen kimsenin bedeninde arıza kalmaz.
— İnek eti hastalık, sütü ve yağı şifâdır.
— Az yemek şartıyla, içyağı da hastalığı izâle eder.
— Lohusaya en faydalı yemek, olgun hurmadır.
— Balık şişmanlığı giderir, insanı zindeleştirir.
— Misvâk kullanıp Kur'ân okumak, balgamı izâle eder.
— Yaşamak isteyenler, erken kahvaltı etmeli, akşamları az yemelidir.
3 Evden çıkmadan yemek yemenin zarûreti: Haberde: «Damarları kesmek hastalığa, akşam yemeğini kesmek ise, ihtiyarlığa sebeptir.» « diye vârid olmuştur. Hâkimlerden biri oğluna şöyle öğüt vermiştir: «Oğlum, sabah kahvaltısını yapmadan dışarı çıkma, çünkü kahvaltı sâyesinde halim ve ağırbaşlı olursun. Aynı zamanda çarşıda gördüğün her şeye de canın çekilmemiş olur» demiştir.
4 Himye, diyet, rejim: Bâzıları Perhiz, hastalara faydalı, sağlamlara zararlıdır.» dediler. Diğer bâzıları da «Diyetle tehlikeden korunmaları kat'î âfiyet bulmaları şüphelidir. Sıhhatli iken de diyete riâyet, güzeldir.» demişlerdir. Resûl-i Ekrem (S.A.V.) Süheyb'i (R.A.) hurma yerken gördü. Halbuki gözünün biri ağrıyordu Ona: «Gözün ağrıdığı halde, hurmayı nasıl yiyorsun?» deyince Süheyb şaka yollu: «Ya Resûlallah, ağrımıyan tarafından yiyorum» diye cevab verdi. Bu cevab Resûl-i Ekrem'in hoşuna gitti ve gülümsedi.
5 Cenaze sîahiplerini yedirmek: Ölü evine yemek götürmek müstehâptır. Câfer b. Ebi Tâlib'in ölüm haberi geldiği vakit, Resûl-i Ekrem (S.A.V.): «Muhakkak ki Cafer'in ölümü, çoluk çocuğunu yemek pişirmekten alıkoymuştur, onlara yiyecek götürün» buyurmuşlardır. Cenaze evine üç gün yemek vermek sünnettir. Ölü evine gelen yemekten herkes yiyebilir.
6 Zâlim olan kimsenin ziyafetine gitmek doğru değildir: Şâyet, mecbûriyet hâsıl olursa, az yemelidir.. Hikâye olundu ki, Zürmûn-ı Mısrî hapsedilmişti. Birkaç gün yemek yemedi." Bunu duyan kardeşliği bir kadın, kendi el emeğinden arttırdığı bir yemeği gardiyanla ona gönderdi. Fakat, o yine yemeği reddetti. Kadın: «Helâl kazancımdan sana yemek gönderdim, niye yemedin?» diye kendisini sorduğunda, Zünnûn, gardiyanın elini işaret ederek, «Evet, yemek helâldi, fakat zâlimin tabağında idi. Onun için yemedim.» dedi. İşte bu hareket, takvânın son haddidir.
7 Hikâye olundu ki: Fethi Mûsuli, Bişr i Hâfi'ye ziyârete gitti. Bişr-i Hâfi, hizmetkârı Ahmed Celâ'ya bir miktar para vererek: «Git iyi ekmek ve nefis katık al gel» dedi. Ahmed Celâ «İyi pişmiş ekmek aldım, sonra Resûl-i Ekrem'in yalnız süt hakkında «Allah'ım bunu bize mübârek kıl ve rızkımızı bundan arttır» dediğini hatırladım. Bunun için bir miktar da süt aldım. Nefis katık olarak da hurmayı seçtim, aldım ve eve geldim. Fethi Mûsulî oturdu kendi başına yedi ve artanı alıp gitti. Bunun üzerine Bişr-i Hâfi: «Yemeğin nefisini getir dediğimin sebebini biliyor musun? Çünkü nefis yemek, samimi şükrü gerektirir. Beni niçin dâvet etmediğini biliyor musun? Zira tevekkül sahih olduğu vakit, azık taşımakta beis yoktur» dedi.
8 İmâm Şâfiî'nin yemek hakkındaki öğütleri: İmâm Şâfiî «Yemek dört şekilde yenir» dedi.
— Tek parmak ile yemek, bu kibarlıktandır.
— Çift parmak ile yemek, bu kibirdendir.
— Üç parmak ile yemek, bu da sünnettendir.
— Dört veya beş parmak ile yemek, bu da boğazının kuludur.
|