Mehmet Sarıoğlan - Gülhan Yalın
Fransız gastronom Jean Anthelme Brillat-Savarin’nin de (1755 -1826) söylediği bir sözü: “Bana ne yediğini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim’’ yemek unsurunun, insanoğlunun ve yaşadığı toplumun kimliğini belirlemede ki önemini göstermektedir. Yemek, toplumların bütün kodlarını içerisinde barındıran kültürel bir semboldür. Dolayısıyla bir toplum hakkında bilgi edinmek, insanların neler yediği ve nasıl beslenme davranışı gösterdiklerine bakarak mümkün olabilmektedir.
Yemek unsuru kültürel şifreleri içerisinde barındırdığı gibi, toplumların sahip olduğu kimliklerinin de gizli tutulduğu bir alandır. Nihayetinde, yemek toplumların kimlik oluşturma ve değişim aracı olma özelliği taşımaktadır.
Yemek ve kimlik ilişkisi toplumlar için önemli bir rol üstlenmektedir. O halde “bizi biz yapan” yemeklerimiz kimliklerimizin şekillenmesinde önemli öğeler arasında kabul edilmektedir.
Dolayısıyla yediklerimiz toplumun kültürel kimliğini yansıtmaktadır.
Yemek insanoğlunun hayatının her anında vardır. Yemek kültürel kodlar içerdiği gibi toplumlar arası kültürel ilişkileri de etkileyen bir unsur olarak görülmektedir. Yani yemek olgusu bütün toplumlarda evrensel bir özellik göstermektedir.
Toplumların sahip olduğu mutfak kültürleri geçmişten bugüne kültürel etkileşim içinde bulunmakta ve kimlik aracı olarak görülmektedir.
Bu çerçevede, insanların sınıfı, hayat görüşü ve dini inanışı yedikleri ve kimlik ilişkisi ile doğru orantılıdır. Örneğin, toplumsal durumlarda yemek üst ve alt sınıflar arasında ayrıştırıcı bir özelliğe sahiptir. Üst kademedeki insanların yediği yemekler diğer sınıflardan farklı olduğu için alt kademedeki insanların yemeklerinden kendilerini ayırmaktadırlar.
Bu doğrultuda yemek faktörünün sınıflar arasında farklılaştırmayı gösteren bir unsur olduğu belirtilebilir.
|