Vejetaryen Beslenme
Dr. Ender Saraç
Vejetaryenliğin kökenleri bir bakıma dine dayanıyor. Dinsel ayinlerde arınma amacıyla et yememek bir çok dinin rutinleri arasında yer alıyor. Günlük yaşamda et yememeyi sürekli kılmak ise, Doğu Akdeniz ülkelerinde ve Hindistan'da birbirinden bağımsız olarak, felsefi ve ahlaki yaklaşımlar sonucunda doğmuş. Hindistan'da, insanın canlılara zarar vermemesi gerektiği inancından kaynaklanan et yememek, özellikle Budistler tarafından benimsenmiş. Çünkü dinsel açıdan ineklere duydukları korku, et yemelerine engel olmuş. Budistliğin zaman içinde gerilemesine karşın, hiçbir canlıya zarar vermeme ideali, sonuçta et yememeye dönüşerek Çin'e ve Japonya'ya yayılmış. İlk kez 1847 yılında İngiltere'de kullanılan "vejetaryen" kavramı yaygın inancın aksine, İngilizce'deki sebze anlamına gelen "vegetable" sözcüğünden değil, Latince'deki "etkin", "canlı" anlamına gelen "vegetus" sözcüğünden türemiş. Besin türlerindeki sınırlamalara göre farklı tipleri bulunan et yemezleri günümüzde vejetaryenler diye anıyoruz. Bitkisel besinlerle birlikte süt ve süt ürünleri ile beslenenlere "Laktovejetaryen" denirken, bitkisel besinlerin yanında sadece yumurta tüketenler "Ovavejetaryen" diye adlandırılıyor. "Lakto-ovaveje-taryenler" ise hem süt hem de yumurtayı, bitkisel besinlerle birlikte, tüketiyorlar. "Veganlar" ise hiçbir hayvansal gıdayı diyetlerine sokmuyorlar. Bazı gruplar da etler arasında tercih yapıyorlar. Bunların arasında en kalabalık grup kırmızı et yemeyenlerdir. Günümüzde daha sağlıklı bir beslenme biçimi olduğuna inandığı için vejetaryen olanların yanı sıra, insanların sindirim sistemlerinin tamamen otobur olduğunu, böylece hayvanların yaşama haklarına saygı göstererek beslenebileceklerine inananların sayısı da çok fazla. Vegan beslenenler bu inancın yanı sıra hayvanları yaşarken de sömürmeyi redderek süt, yumurta ve bal gibi ürünleri de yemezler.
Bazı küçük vejetaryen grupları, hayvanlar gibi bitkilerin de öldürülmesine neden olmadan sadece meyveler ve tohumlarla beslenmeyi tercih ediyorlar.
Dr. Ender Saraç vejetaryenlik konusunda "Her şeyden önce hayvanlar, sevmek, okşamak, dokunmak için vardır. Kesip parçalamak için değil. Evlerinde kedi köpek besleyip de, diğer hayvanları yiyenler, ırk ayrımı gibi cins ayrımı yapıyor demektir. Hayvanlar ölüm sırasında ciddi bir şekilde negatif duygularını maddeye dönüştürürler, bir takım enzimler salgılarlar. Biz et yediğimizde bu enzimler, bizim vücudumuza giriyor" diyor. Diğer taraftan, yapılan araştırmalarda, vejetaryen ağırlıklı beslenen kabilelerde saldırganlık duygusunun ve vahşiliğin daha az olduğu görülmüştür. Dünyadaki pek çok çizgi ötesi insan da vejetaryendir. İnsanın orjinal yapısı, tırnakları, dişleri, yemek borusu etobur olmaya değil vejetaryen beslenmeye daha yakındır. Hayvanın et olarak yenilen kısmı kaslarıdır. Bunun için, 100 kiloluk et yerine, 150-200 kiloluk et elde etmek için hayvana erkeklik hormonu veriliyor. Oysa vejetaryen beslenmede bu tip sorunlar yok, tamamen doğal bir beslenme" diye ekliyor.
Bu konunun ekonomi açısından önemini ise şöyle açıklıyor: "Vejetaryen beslenmenin faydalarından biri de, daha ucuz ve daha basit olmasıdır. Ülkemiz de, bir tarım ülkesi olduğuna göre sebze ağırlıklı beslenme bize daha uygun."
Dr. Ender Saraç'ın aktardığı bilgilere göre İngiliz doktorlardan oluşan bir grup diyetisyenin 4 yıl süren çalışmalarında, insanların ölümüne yol açan 18 hastalığın kırmızı et yiyenlerde görüldüğü saptanmış. Kısacası, vejetaryen yemekler, dengeli beslenmeyi sağlıyor. Özellikle soya, lezzeti, içerdiği besin değerleri, koruyucu etkileri ve ucuzluğuyla bu tip beslenmenin gözdesi olma konumunda.
Vejetaryenlerde bazı kanser türleri, kalp ve damar hastalıkları, diabet türleri gibi hastalıklara yakalanma oranı daha düşüktür. Bunun nedeni, vejetaryen diyetinin vejetaryenlerin kilolarını korumalarına yardımcı olması. Akciğer kanserinin vejetaryenlerde az olmasının nedeni, betakaroten içeren sebze ve meyve tüketiminin fazla olmasına bağlanıyor. Bağırsak kanserinde vejetaryenleri şanslı kılan faktörlerse, lifli gıdaların çok tüketilmesi, yağ ve kolesterol alımlarının az olması, kafeinli içeceklerden uzak durulması.