Safranbolu ve Köylerinde Nişan Düğün ve Kına Gecesi Kültürü
Mine Bakkaloğlu
Safranbolu’da askerliğini bitiren 22-25 yaşındaki ergen delikanlılar için evlenme çağı gelmiş sayılırdı. Gencin annesi bütün gittiği yerlerde oğluna uygun gelin adayı bakardı. Gencin anası yanında akraba ve komşulardan bir grupla kız evine giderdi, kızı beğenirse de o anda kız istenmezdi, daha sonra oğlanın babası kızın babasından kızlarını ister kızın babası hemen evet cevabı vermezdi. İlk isteyişte kızı vermek kız evini küçük düşürürdü. Kız isteme turları bir süre devam ettikten sonra olumlu yanıt verilir hemen söz kesilirdi. Kız evine hemen altın birtakım ziynetler gönderilir, kız evi de karşılık olarak oğlan evine iki sini baklava yollardı. Baklavalar bittikten sonra sinilere gelin için elbiseler konulup geri gönderilirdi.
Düğün başlamadan önce yapılacak çorba için köyün gençleri davul zurna eşliğinde dibeğin başına toplanır ellerindeki tokmaklarla keşkek döverler. Ayrıca konu komşu ve akrabalar düğün evine yardım amaçlı buğday, bamya, erik elma kurusu, ev yufkasıyla yapılmış köy böreği gibi yiyecekler getirirler. Düğün başlamadan cumartesi- pazar günü köyün kadınları toplanır hep beraber çuval çuval undan yufka ekmek ve bu yufkaların bir kısmından börek yaparlar. Ayrıca kara dolma (yaprak sarma) baklava gibi yiyecekleri de yine birlik içinde hazırlarlar. Düğün böylece başlamış olur.
Düğün pazartesi günü başlar, düğün başlamadan önce okuyucu herkesi düğüne davet ederdi. Düğün oğlan ve kız evinde ayrı ayrı kurulur, kapılar herkese açık olurdu. Pazartesi günü genellikle kız evine gidilerek kına merasimi yapılırdı. Oğlan evindeki kadınlar davul zurna eşliğinde kız evine giderek kızın başına kına yakılırdı. Düğün öğleden evvel başlar, hısım akrabaya yemek çıkarılır, daha sonra düğün evi kadınlarla dolduktan sonra çalgı ve türkücüler şarkılarını söylemeye başlardı. Bu iş için tutulmuş yaşlıca bir kadın bütün kadınları tek tek oyuna kaldırırdı. Düğün akşam olunca da devam eder genç kızların gündüz düğününe gelmesi ayıp olduğu için gece düğününe gelirlerdi.
Pazartesi gününden itibaren erkekler arasındaki düğün eğlenceleri de başlar. Bu eğlenceler gecenin geç vakitlerine kadar devam eder ve yemekli ve içkili olurdu. Bu tür gecelerde düğünün örf ve adetleri icabı bulunması gereken yemekler düğün böreği, yoğurtlu kara dolma (yaprak sarması) keşkek, kebap, pilav, maniye salatası (domates), cacık, erik gallesi (hoşaf), meyve, çerez, baklava veya baldır. Bu yemekler büyük yer sofralarında tahta kaşık ve yufka ekmek ile yenirdi. Genel olarak yemekte rakı içilirdi.
Pazartesi gecesi oğlan evinde mısır unundan helva yapılarak bakır sinilere basılırdı. Erkekler topluca sofra başına oturup helva aralarına para dürterler bu paralar düğün masrafına katkıda bulunurdu.
Salı günü ikindiye kadar gelen herkese yemek verilirdi. Çarşamba günü kız ve oğlan tarafı davetlileri ile özel olarak tutulan hamama yıkanmaya giderdi. Hamam dönüşü kız tarafı dostlarına yemek çıkarır, yemekten sonra yine oyunlar başlardı.
Perşembe günü gelin alma günüydü. Cuma günü kız evi mahalleye okuyucu çıkararak herkesi ‘semet’e’ davet eder, semet diye gelinle sadıcının oynamasına denirdi. Düğün yemeği verme hemen hemen düğünün bittiği güne kadar devam ederdi. Düğün artık bitmiştir. Bundan sonra ‘varma-gelme’ denilen karşılıklı ziyafetler başlardı. ‘Varma-gelme’ her şey bittikten sonra gelin ve kaynana başta olmak üzere oğlan evi ve akrabaların kız evine yemeğe davet edilmelerine denir. Davetli sayısına göre büyük yer sofraları kurulurdu. Öncelikle ortaya büyük bir tas pirinç çorbası konulurdu. Daha sonra ‘bütün et’ denilen fırında kızarmış üzerine maydanoz ve baharat eklenmiş et yemeği gelirdi. Sonra sırayla yaprak dolması, haluşka, ekşili köfte, su böreği, dene bakla, deli oğlan sarığı tatlısı, pilav, zerde, yoğurt ve baklava gelir yemekten sonra da sade kahve ikram edilirdi. Perşembe günü oğlan evi de bu ziyafeti kız evine tekrar ederdi. Yiyip içmeyle başlayan düğün yine yiyip içmeyle son bulurdu.
Düğünden sonra yörede "semet" adı verilen duvak töreni yapılmaktadır. Bu tören gelinin duvağına oklava ve dut ağacı dalı sarılıp, duvak açıp kapanarak çeşitli nasihatler verilmek amacıyla yapılmaktadır. Bugünde gelen herkese yemek verilmektedir. Verilen yemeklerin yine düğün yemekleriyle aynı olduğu görülmektedir. Düğün bittikten üç gün sonra gelin ve damat gelinin anne babasının evine yemeğe gitmektedirler. Bugüne yörede "üç günlük" adı verilmektedir. Bu yemekte damat önüne gelen çorba tasının üzerini kaşıkla kapar ve bekler, kaynana ve kayınpeder bir hediye (tarla, inek, ev…) verdikten sonra çorbayı yemeğe başlar. Günümüzde yörede düğünlerin süresi kısalmış, adetlerin ve verilen yemeklerin çoğu yaşam koşullarının değişmesinden dolayı yapılmamaktadır.