İnci Beşoğul
Yediğimiz bir yemeğin, boğazımızdan geçen bir lokmanın, helal bir kazancın ürünü olması, elbette ki, ilk şarttır. Ancak, buna günümüzde uyulmadığını, helâl mi - haram mı araştırılmadan tıka-basa yenildiğini görüyoruz. Müslüman bunlardan olmamalıdır, olamazda.
Fakat, yine de dinimizin emrettiği şekilde, Peygamberimizin buyurduğu biçimde yemek yediğimiz, O'nun yaptıklarını yaptığımızı söyleyemeyiz.. Bunu bazılarımız ihmal ediyor, bazılarımız ise bilmiyor.
Biz bugün, ihmal edenleri uyarmak, bilmeyenlere ise yardımcı olmak bakımından, Peygamberimizin yemek yeme şekli konusundaki buyruklarını aktarmaya, müslümanın yemek sırasında uyması gereken kaideleri yazmaya çalışacağız.
ELLERİ YIKAMAK
Ellerimiz daima bir şeylere meşgul olduğu için, devamlı kirlidir. Dokunduğumuz, yıkadığımız, ördüğümüz, yazdığımız, okuduğumuz şey ne kadar temiz olursa olsun, onda yine de tozlar ve göremediğimiz kirler, mikroplar vardır. Onun için yemek öncesi ellerin yıkanması gereklidir... Bu hem Peygamberimizin buyruğudur, hem de tıbbi bir mecburiyettir. Peygamberimiz, (S.A.V.) bu konuda şöyle buyurmaktadır:
"Yemekten evvel elleri yıkamak yoksulluğu, yemekten sonra yıkamak ise günahları giderir."
Diğer bir hadis-i şerifte ise, "Yemekten evvel ve sonra elleri yıkamak fakirliği yok eder" buyrulmuştur.
İslâm bilginlerine göre, aynı zamanda dini vazifeleri yerine getirmek maksadıyla yemek yendiği için, yemek öncesinde ellerin yıkanması, namaz öncesi abdest almak gibidir.
SOFRADA OTURMAK
Sofraya edebli bir şekilde oturulmak ve bu yemek sonrasına göre muhafaza edilmelidir. Peygamberimiz (S.A.V.) bazen dizleri üzerine çökerek, bazan iki ayakları üzerine ve bazan da sağ ayağını bükerek sol ayağı üzerine otururdu... Ve şöyle buyurdu:
"Yaslanarak yemek yemem! Ben ancak, Allah'ın bir kuluyum; köleler nasıl yerse öyle yer, kullar nasıl oturursa öyle otururum."
Yaslanarak su içmek, yalnız dini bakımdan değil, mideye zaran bakımından da mekrûhtur. Uyurken veya yaslanarak yemek de mekruhtur.
Yemeği zevk için değil, Allah'a ibadet güç yetiştirmek ve kulluk yapabilmek için yemelidir.
Peygamberimiz (S.A.V.) bu konuda şöyle buyurmaktadır:
"Âdemoğlunun doldurduğu kapların en kötüsü, tıkabasa dolur-duğu midesidir. Ademoğluna, belini doğrultacak birkaç lokmacık kâfidir. Eğer bu kadarla yetinemezse, midesini üçe bölmeli, bir kısmını yemek, bir kısmını su ile doldurmalı, üçte birini de nefes alması için bırakmalıdır."
İbadet niyetiyle yemenin icaplarından biri de, iyice acıkmadan lokmaya el sürmemektir. Mutlaka acıkmalı ve sonra yemelidir. Sonra, doymadan elini yemekten çekmelidir. Böyle hareket eden kimse, doktora muhtaç olmaz.
BİR ARADA YEMEK
Bereketli olan yemek, bir arada ve bir kaptan yenilen yemektir. Ancak günümüz şartları, ancak akşamları bir arada bulunmayı gerektirmektedir. Zira, gündüz erkek çalışmaya gitmekte, akşam eve dönmektedir... Fakat, evde bulunan hanım, öğle yemeklerinde çocukları bir araya toplamalı ve birlikte yemeğe oturmalıdır. Akşamları ise ailenin bütün fertleri bir araya toplanmalı, yemeğe öyle başlanmalıdır.
Bu konudaki Peygamberimizin emri şöyledir: "Bir arada yiyiniz, sizin için bereketli ve mübarek olur."
YEMEKĞİN BEREKETİ İÇİN
Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:
Yemek için toplanınız, Besmele çekiniz, yemeğiniz bereketli olur" buyurmuşlardır.
Yemeğin bereketi "Besmele" ve toplulukla yemektedir. Toplu yemek ve yemekte konuşmak sıhhat bakımından, yemeğin iştihası bakımından, dostların sevgisinin artması bakımından büyük bir fazilet taşır. Bütün faziletli kimseler yemeklerini dostlan ile yemekte bir zevk duymuşlardır.
Resûlullah (S.A.V.) da, yemeklerini Ashabıyla yedikleri ve sofrada bazı vak'aları da anlattıkları Hadislerle sabittir. Dostların sevgi ve muhabbeti yüreklerde neş'e arttırdığı gibi, yemeğe karşı da arzuyu arttırır. Bereket hasıl olur ve yemek yiyenlerin daha az yemekle de doydukları görülür. Bir Sahabe Resûlullah'a (S.A.V.):
"Çok yiyiyoruz, ama karnımız doymuyor" dedi. Efendimiz de: İhtimal ayrı ayrı yiyiyorsunuz" buyurdu. Ashab-ı Kiram da: Evet" dediler. Bunu üzerine Resûlullah (S.A.V.) yukarıdaki Hadis-i beyan buyurdular.
YEMEĞE TUZLA BAŞLAMAK VE TUZLA BİTİRMEK SÜNNETTİR VE BİRÇOK HİKMETLERİ VARDIR
Tuz en büyük dünyâ nimetlerindendir.
Yemeğe tuzla başlamak ve bitirmek veya sağ elle yemek ve Peygamberimizin (S.A.V.) bizlere örnek teşkil edecek bütün amelleri elbette bizim için daha hayırlı ve Allah (cc)'a her noktada yaklaşmaya vesiledir. Kaldı ki, insanın bu dünyada kendi sağlığı ve saadeti açısından da mutlaka gerekli ve faydalıdır.
Bütün canlılar tuza muhtaçtır.
Vücut için en az su kadar zaruri olan gıda maddesidir.
Dokular ve hücrelerin hayatiyeti su ve tuzla kaimdir.
Vücut tuzsuz kaldığı vakit takatsiz ve mecalsiz kalır.
Tansiyon düşer.
Böbrekler yeteri kadar idrar yapamaz idrar miktarı azalır.
Tuzsuz yemek yenmez - yemeğin lezzetini tuz verir.
Karın kesafeti tuzla dengelenir.
Vücudun kuvveti tuzla mümkündür.
Tuz mikrop öldürücü bir kuvvettir.
Yemeğe tuzla başlamak Peygamberimizin bir sünneti olduğundan biz bunu sünnet olduğu için yapmakla mükellefiz. Bunun faydasını ve hikmetini de gerçek olarak ancak Allah (cc)' ve Resûlü bilir.
Tuz bulunduğu vasatla su toplar, orayı sulandırır, suyu kendine çeker.
Ağıza parmakla bir miktar tuz alınınca derhal tükrük bezleri salya salgılamaya başlar.
Aynı zamanda ağızdaki mikropların öldürülmesine sebep olur.
Sindirimde fonksiyonu olan tükrük salyası içindeki bir takım enzim, ferment veya çeşitli organik ve inorganik maddelerin bol miktarda salgılanmasına ve yemekten önce mideye gitmesine sebep olur. Midede hazmi sağlaYarımaddölerin de uyan ile salgılanmasının başlaması ve artması gerekir.
Netice olarak tuzla başlamak ve bitirmek:
1 Gastrit, ülser, hazımsızlık gibi mide hastalıklarında,
2 Diş çürümelerini önlemede,
3 Gıdanın hazmedilişini kolaylaştırmada,
4 Ağzı temizlemede, ağız kokusunu gidermede,
5 Ağızdaki mikropların öldürülmesinde faydalıdır. (Kaynak: Tıp Fak. Fizyolojiliği).
DAVETLİLERİ KARŞILAMA
Ziyafet, zamanında evin yetişmiş kız ve erkek çocukları varsa misafirleri ağırlamakta arınelerine, babalarına yardım etmelidirler.
SOFRA ADABI
Evde âile arasında olsun, herhangi bir ziyafette veya davette olsun, sofra adabına muhakkak riâyet gerekir. Başkaları ile yemek yerken davranışlarınızda incelik göstermelisiniz. Çünkü en ufak münasebetsiz davranış, yanınızdakileri iğrendirir.
SOFRADA GÖZETİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR :
1 Çatal, bıçağı sağ elden sol ele, sol elden sağa aktarmayın, bunlar elinizde iken sallıyarak konuşmayın.
2 Çorbayı sesli, gürültülü içmek, kaşığı bütünüyle ağza sokmak kaba bir harekettir.
3 Tabağınızdaki özellikle et yemeklerini önce parçalara ayırmayın, bıçağı ağzınıza götürmeyin, bıçakla tuz, ekmek almayın.
4 Tabağınızdaki yemekte yabancı maddeler, saç, kıl, ip gibi şeyler çıkarsa, sessizce, kimseye göstermeden onu alıp, atın.
5 Ağzınızı yağ bulaşmış bir halde bırakmayın. Yağlı bir şey yediğinizde, silerek daima kontrol altında bulundurun.
6 Yemeği hızlı hızlı yemeyin. Suyu bir seferde içmeyin.
7 Tuzu, tuzlukla veya temiz bir kaşıkla alın.
8 Kollarınızı yemek yeme anında yatar gibi sofraya dayamayın. Yanınızdakileri rahatsız etmeyin.
9 Çorbayı içtikten sonra, kaşığınızı yere koymayın. Sapı size dönük olarak, tabak kenarına dayayın.
10 Salata gibi şeyleri hiç bir zaman bıçakla kesmeyin. Çatalla alın.
11 Ağza büyük lokma almak ayıptır.
12 Yemekte, çatalı, bıçağı, kaşığı masaya, tabağa vura vura yemek, uygunsuz bir harekettir.
Yalnız misafir olarak gidilen yerlerde değil, evde de sofraya ya oturmanın, yemek yemenin bazı adablan vardır. Sofraya biçimsiz bir kılıkla, eli yüzü kirli bir vaziyette oturmak doğru değildir. Temizliğe riâyet etmemek, önem vermemek, sağlığa zarar verdiği gibi, başkalarında da tiksinti uyandırır. Sofraya oturmadan pnce, ev kılığı bile olsa, üst başa çeki düzen vermek, el, yüz yıkamak, saçları taramak başlıca dikkat edilecek hususlardır.
Düzenli bir âile sofrasında, herkesin yeri daha önce de bellidir. Küçükler, büyüklerden önce yerlerine oturmamalı, misafir varsa herkesten evvel onun oturmasını beklemelidir.
Sofraya oturmadan önce, evin hanımı her şeyin tam olup olmadığını anlamak için masayı gözden geçirmelidir.
Likör de, bira da alkollüdür. İslâm'ın haram kıldığı likörlü şekerleme ve yiyecekleri, özel günlerinizde veya misafirleriniz geldiği günlerde kullanmayınız, kullananları da ikaz ediniz.
İYİ BİR MİSAFİR NASIL HAREKET ETMELİDİR?
Misafirliğe erken gitmeyiniz, geç kalmayınız, tam vaktinde gidiniz.
Bir yere davet edildiğiniz zaman, davete icabet edip etmiyeceğinizi söyleyiniz, sonra fikrinizden vazgeçmeyiniz.
İcabederse, halinize göre, bir hediye götürmeyi ihmâl etmeyiniz.
Söylenilen sözleri dikkatle dinleyiniz. Yanınızdaki ile ayrı bir konuşmaya dalmayınız. Gizli ve bilhassa kulak kulağa konuşmayınız. Kimsenin sözünü kesmeyiniz.
Çok konuşmayınız. Hiçbir söz etmeden de etrafınızdakileri sıkmayınız. Normal hareket ediniz.
Sohbetlerinizde boş sözler sarfetmeyip, dünyaya ve âhirete yararlı olanları seçiniz.
Son derece temiz bir kıyafet giyiniz.
İkram edileni yiyiniz. Bilhassa limonata çay gibi içeçeklerden bir kaç yudum alarak bırakmayınız.
Başkalarına karşı gerinmeyiniz.
Öksürürken, aksırırken eliniz ile ağzınızı kapatınız.
Yemek yerken ağzınızı sesli hareket ettirmeyiniz.
Ağzınızı elinizle tutmadan ve üst üste esnemeyiniz.
Burnunuzu sesli olarak silmeyiniz.
Dişlerinizi daima temiz tutunuz.
KABUL GÜNÜNDE EV SAHİBİ NASIL HAREKET ETMELİDİR?
Tam vaktinde hazırlanınız, sade ve temiz giyininiz.
Misafirlerinizi güler yüzle karşılayınız.
Hatırlarını sormayı, birbirleriyle tanıştırmayı unutmayınız.
Samimi bir hava ile âlakalarını çekecek mevzular bularak, misafirlerinizi sıkmamaya çalışınız.
ikramınızı ediniz, ikram sırasında her misafiri avnı derecede tutmağa çok dikkat ediniz. Birine fazla ısrar ederek, diğerini ihmal etmeyiniz. Yaşlılardan ikrama başlayınız.
Misafirlerinizin yanında yardımcınızı, çocuklarınızı azarlamayınız.
Hastalığınızdan bahsetmeyiniz, üzücü haberler vererek müteessir etmeyiniz, dedikodudan sakınınız.
Herkes sofraya oturup, peçeteleri açtıktan sonra evin hanımı yemeği dağıtmaya başlar. İlk tabak âile büyüğüne takdim edilir. Misafir varsa, en yaşlı olanıdır. Büyükler yemeğe başlamadan, yemeğe başlanmaz. Peçeteler masaya değil, dizler üstüne konmalıdır. Sofraya abanılmaz. Bileklerden aşağı daYarımak avıp bir davranıştır.
YEMEKLERİN DAĞITIMI :
Et yemeğini sofraya getirmeden önce, mutfakta parçalara taksim ederek, getirmek en uygunudur. Misafirli sofralarda yemek dağıtımı özel olarak yapılmalıdır. Âile büyüklerinin misafirlerin ağırlanması ile ilgilenmeleri lazımdır.
Yemek anında, sofra arkadaşlarımıza hizmet etmeyi zevkli bir vazife saymalıyız. Etraftakilere, tuzluk, biberlik veya ekmek gibi şeyleri vermekten kaçınmamalıyız.
Âile sofrası terbiyenin filizlendiği bir yerdir. Çocukları sofrada iyi. düzgün yemek yemeğe alıştırmalıyız. Küçük yaşlarda sofra adabına uygun davranmayı öğrenen bir çocuk ileride, cemiyet içerisinde, bu hususlarda güçlük çekmez.
Sofrayı ^kurmak, yemek yemek için kullandığımız takımların başında masaya yayılan örtü ile, çatal, kaşık, bıçak, tabak, bardak, sürahi gelir. Sofra örtüsü ya keten, kenevir, pamuk, ya da plâstikten olur.
Çatal, kaşık, bıçak her sofrada bulunur. Yemek tabağının içi düz, çorba tabağının içi çukurdur. Yemekte çorba varsa, birde derin tabak konur. Sofrada tuzluk, biberlik ve sürahi de bulunur.
ÇAY İÇERKEN
Çayın şekerini karıştırırken, kaşık ses çıkaracak bir şekilde hareket edilmez. Gayet itinalı, bardağa çarptırmayarak karıştırılır. Çay içerken de ağzı şapırdatmak veya ses çıkarmak başkalarını ziyadesiyle rahatsız edeceğinden, görgü kaidelerine aykırıdır.
MİSAFİRLERE KARŞI VAZİFELERİMİZ
Misafirlere ikramda bulunmak İslâm dininin emirlerindendir. Allah'ın (C.C.) emri, Peygamber'in (A.S.) sürınetidir. Misafirleri ağırlamak, onları güler yüzle, tatlı sözle karşılamak, her birini ayrıayrı ağırlamak, ikramda bulunmak gerekir. Misafiri üstün tutmak, yemeğe teşvik etmek lazımdır. Misafirin yanında gizli görüşmek, konuşmak istememek, yüz asmak, hizmetkârlara sert konuşmak, çocuğu dövmek ayıptır, edebe uygun değildir.
Misafire bir şey emretmek ayıptır. Misafir gideceği zaman, kapıya kadar refakat ederek, saygı ile ağırlamalı, kusurlarının affını dilemeli ve herhangi bir menfaat ve karşılık beklememelidir.
Misafir, ev sahibinin gösterdiği yere oturur. Gittiği yeri ve ikram edilen şeyleri ayıplamaz. Misafir, ev sahibinden izinsiz sofradan bir şey kaldırmamalıdır. Kimseye birşey vermemelidir.
İster sarayda, ister köşkte, isterse gecekonduda oturun, sizin misafirinizi karşılayış, ağırlavış tarzınız önemlidir. Misafir karşılarken, kapıyı ardına kadar açıp, gülümseyerek içten gelen bir sevinçle "buyrun" demelisiniz.
İyi bir ev sahibi olmanız için, yıllanmış bir tecrübeye, sahip olmanıza lüzum yok! Kibâr ve nazik olmanız kâfidir. Evinizdeki kalabalık ne derece büyük olursa, ancak şahıslarla birer birer meşgul olarak basarı elde edeceğinizi unutmayınız.
Evinize gelen kimselerin isimlerini hatırlama inceliğini gösterin. Bir insana ismi ile hitap etmek, onun üzerinde hoş bir tesir bırakır.
YOLCULUK ANINDA YEMEK
Yolculuk anında yemeğinizi, eğer oturduğunuz yerde yemek zorunda iseniz yağlı kâğıtları, su şişelerini ve daha bir takım şeyleri ortaya çıkararak, orasını bir kır yeri haline getirmeyiniz. Bu gibi yolculuklarda kimseyi rahatsız etmeden yenilebilecek kuru yiyecekler, susuz mevvalar vardır. Etrafınıza ekmek kırıntıları, yemek artıkları düşürmeyin. Bunları oturduğunuz yerin altınada atmayın. Pencereden dışan hiç bir zaman şişe fırlatmayın.
YEMEK YEMENİN VE İÇMENİN EDEB VE ADABLARI
Yemek yiyenin, yemeğe başlarken "Besleme-i Şerifi" söylemesi yemeği bitirince Hamd etmesi Sürınettir. İçmede böyledir.
Besmele ve hamd, o kimsenin yemeğinin gayet bereketli olmasına ve Şeytanı kendinden uzaklaştırmasına sebep olur. Sonra "Besmele" ile yenen yemek, vücuda sıhhat ve afiyet bahşeder. Ashâb-ı Kiram, Peygamber Efendimize (A.S.):
"- Ya Resûlallah, bizler yemek yiyiyoruz, ama doymuyoruz." dediklerinde:
"Her halde yemeği, ayrı ayrı yiyiyorsunuz" buyurunca,
"Evet yâ Resûlallah, ayrı ayrı yiyiyoruz" dediler. Efendimiz Hazretleri:
"Yemeğiniz üzerine toplanıp, beraberce yiyiniz. Besmele okuyarak Allahû Teâlâ'nın ismini anınız. Böyle olunca, yemekte bereket bulursunuz." buyururlar.
Câbir bin Abdullah'dan (R.A.) anlatır: Hz. Peygamberden işittim:
"Bir kimse, evine girerken, yemeğini yerken "Besmele" söyleyip, Allah'ın ismini anarsa, Şeytan, evlâd ve yardımcılarına, sizin için bu evde kalmak ve yemek yemek yoktur, der. O kimse evine girerken Allahû Teâlâ'nın ismini anmazsa "Besmele Söylemezse-Şeytan evlâd ve takımına sizin için bu evde gecelemek vardır, der. O kimse yemek yerken de Besmele söylemezse, sizin için bu evde hem kalmak, hem de yemek yemek vardır, der" buyurdu.
Huzeyfe'den (R.A.) bildirildi ki: Hz. Resûlallah (A.S.) ile yemek yediğimiz zaman, o başlamayınca bizden hiç birimiz yemeğe el uzatamazdık. Bir defasında Peygamberimizle (A.S.) yemeğe oturmuştuk. Âniden bir köylü, yemek için sofraya geldi. Hz. Peygamber onun elini tuttu. Sonra bir kadın daha geldi. Onu da yemekten men'etti ve buyurdu ki:
"- Şeytan, üzerinde Besmele çekilmeyen yemeğin üzerine gelip o yemekten yer. Şeytan, bu köylü ile bu yemekten yemeğe geldi. Ben köylünün elini tuttum, sonra şeytan bu köylü kadınla geldi, onu da yedirmedim. Nefsim yedi kudretinde olan Allahû Teâlâ'ya yemin ederim ki, o köylü erkek ve kadının elleri ile beraber, şeytanında eli, benim elimde idi."
|