Fındık
THY Skylife
"Bir finduğun içini yar senden ayrı yemem" diyen Doğu Karadenizli ozan bunu yalnızca sevgilisine duyduğu muhabbetten söylemiş olmasa gerek. Beslenme uzmanları eski çağlardan beri bilinen bu kabuklu yemişi günlük dengeli beslenmede artık hayati bir besin maddesi olarak kabul ediyor. Geleceğin sağlıklı insanı için ideal bir besin üretilmesi istense, yaratılacak ürünün bileşimi herhalde fındığa çok benzerdi. Bu ufacık tefecik kuruyemişin yararları dünya üzerinde kapladığı yerden büyük: Kalsiyum, magnezyum, demir, fosfor ve potasyum başta olmak üzere iyi bir mineral kaynağı. Anlaşılan o ki her gün bir avuç ya da uzmanların deyişiyle 25-30 gram fındık yemek gerekiyor. Bu kadarcık fındık günlük E vitamini ihtiyacının yüzde yüzünü karşılıyor. Halk arasındaki deyişle de kalbe iyi geliyor: Fındık yağında yüzde 83 oranında bulunan Oleik asitin (doymamış asit) kanda kolesterolün yükselmesini önlediği, kolesterolü düşürdüğü, kan şekerini düzenlediği, kalp ve damar hastalıklarına karşı koruyucu bir etkiye sahip olduğu biliniyor.
Lif açısından zengin, tansiyonu dengeleyen, kemik gelişimi ve sağlığı için önem taşıyan fındık, vücuttaki karbonhidrat, protein ve yağ metabolizmasında düzenleyici görevleri olan, sinir sistemini güçlendiren B grubu vitaminleri yönünden de zengin bir kaynak. B1, B2 ve özellikle B6 vitamini fındıkta bol miktarda bulunuyor. Fındık, huşgiller familyasının Corylus cinsini oluşturan on beş kadar çalı ve ağaç türü ile bu bitkilerin sert kabuklu meyvelerinin ortak adı. Doğal yetişme ortamı kuzey ılıman kuşak. Anayurdunun Karadeniz kıyıları, Trakya ve Makedonya olduğu sanılıyor. İlk kez 1582'de İstanbul'dan Avusturya'ya, oradan da Orta Avrupa'ya götürüldüğü için bu adla anılan Türk fındığı, genellikle yirmi iki metreye kadar boylanabilen bir ağaç. Türkiye, dünyada en çok fındık üreten ülke: Dünya fındık üretiminin yaklaşık yüzde 75'i Anadolu topraklarında gerçekleşiyor. Türkiye'nin en iyi fındığı Giresun'da, Giresun'un en iyi fındığı Tirebolu'da, Tirebolu'nun en iyi fındığı da Belen köyü de dahil olmak üzere Karakaya bölgesinde yetişiyor. Yani, Karadeniz denilince akla ilk gelen şeylerden biri yemyeşil fındık bahçeleri ve ince kabuklu, yağlı, içli Giresun fındığı oluyor. Bir de uzun ve yağsız bir fındık türü olan Değirmendere fındığı var. Bu tür taze iken tüketiliyor. Fındık ülkemizde kuruyemiş olarak da yenildiği gibi pastacılıkta ve çikolata, şekerleme, bonbon üretiminde kullanılıyor. Şekli bozuk fındıkların ise yağından yararlanılıyor. Eczacılık ve parfümeride kullanılan fındıkyağı, hem sağlığa yararı hem de lezzeti açısından bilinçli evhanımlarının yemeklerde tercih ettikleri bir yağ. Sızma fındıkyağı özellikle salatalarda, kek, kurabiye gibi hamurişlerinde kullanılıyor. Fındığı seven ve tanıyanlar bu lezzetli kuruyemişi tatlılara olduğu kadar, çorba, salata ve sıcak yemeklere de katıyor çeşni versin diye, tabii yaratıcılıklarını konuşturarak. Fındık Tanıtım Grubu tarafından yayımlanan "Dünya Fındık Lezzetleri" adlı kitaptan seçtiğimiz tarifler bu yaratıcılığın ürünleri. Maksat eş dostla birlikte tatlı yiyip, tatlı konuşmak ve Karadenizli saz şairinin dediği gibi yine dostları hatırlamak: "Gidiyorum yaylaya / İki at, bir katırla / Sana fındık yolladım / Ye de beni hatırla." Yazı ve tarifler Fındık Tanıtım Grubu tarafından yayımlanan "Dünya Fındık Lezzetleri" adlı kitaptan derlenmiştir. Tariflerin fotoğrafları, Fındık Tanıtım Grubu'nun izniyle yayımlanmıştır.