Burun Farkı
Hokka burun, hesaplı burun, fındık burun, karga burun, kemerli burun, kemikli burun, patlıcan burun, köfte burun ve son zamanlarda da estetikli burun.
Farkında değiliz ama birbirimizin burnuyla çok ilgiliyiz. Burun, göz, kaş, saç kadar iltifata mashar olmadığı için şiirlerde, şarkılarda pek yer almaz. Genelde burun ile ilgili düşünceler insanların içinden geçer. Yüzün tam ortasında bulunan, giyimi kuşamı olmayan, bu çıkıntılı uzvumumuzu görmemek mümkün değildir. İster istemez kişinin tipine oumlu ya da olumsuz katkıda bulunur.
Burun esasen koku alma duyusunun organıdır. Nefes ağızdan da alınır ama koku için burun gerekir. Yediklerimizin lezzeti damak değil, burun tadıdır.
Biz burnumuzun işlevini düşünmeyiz de şekliyle uğraşırız. Son yıllarda yoğunlaşan burun estetiği operasyonları tamamen şekille ilgili bir durumdur. Siz yüce yaratıcının yaptığını beğenmiyorsunuz da, ruhsuz burun kesimlerine razı oluyorsunuz. Bu neye benziyor biliyor musunuz? Paha biçilmez bir sanat eseri orijinal dokusunu kaybettirerek restore ediliyor ve asla özgün büyüsü kalmıyor. Herkes diğerine benziyor. Yaradılış farkı, kişiye has ayrıcalık kalmıyor. Bu ameliyatlar neticesinde herkes sıradan ve aynı oluyor. Bir de ne kadar uğraşılsa da kesilen, biçilen yerler çoğu zaman fark ediliyor.
Burun bir şahsiyet özelliğidir; tıpkı parmak izi gibi. Aynı aileden gelen kişilerin burunleri bile tamamen aynı değildir. İnsanlar ilk gençlik yıllarında biçimleri nedeniyle sıkıntılı duygular yaşamış olsalar da ilerleyen yaşları onlara burunlarının kendilerine karekter kattığını anlarlar.
Burun karakterle o kadar bütünleşir ki düşüncelerimizin ayrılmaz bir parçası olur. Uzun yıllar tanıdığımız bir yüzü orijinal burnu olmadan hayalleyemezsiniz.
Grip olduğumuz zaman burnumuzun değerini daha iyi anlarız. Ne koku alır, ne de nefes. Sadece yerinde durur, kıpkırmızı olmuş vaziyette. Kontrolsüz akar işlevini görmediği için sesimizi de etkiler. Gece uykusu haram olur. Grip tamamen burnumuza musallat olan bir hastalıktır. İyileşince adeta burnumuza yeniden kavuşuruz.
Burun hafıza hazinesinin anahtarıdır. Uzun yıllar önce aldığımız bir kokuyla yeniden karşılaştığımızda hiç hesapta yokken o kokuyu aldığımız sırada yaşadığımız anılara döneriz. Yaşadığımız hayatı kokudan ayıramayız. Her olayın rengi, ısısı, duygusu olduğu gibi kokusu da vardır. Koku aslında hayatımızın akışında ki gizli kahramandır. Üzerinde fazla durmayız ama koku yaşam dekorunun taşıyıcı kolonudur.
Burunla ilgili çok fazla edebi çalışma olmadığından söz etmiştim. Ancak 19. yüzyıl sonunda Fransız yazar Edmond Rostand'ın eseri Cyreno d Bergerac, bu konuyla ilgili söylemeden geçemeyeceğim muhteşem bir başyapıttır. Güzelliğin görünüşle ilgili olmadığını, yürekte taşındığını şiirsel bir bakış açısıyla anlatır.
Burun şekli, duruşu ne olursa olsun, yüzümüzden ayıramayacağımız bir uzvumuzdur. Burun nasıl olursa olsun kişi burnunu sevdikçe kendisine daha çok yakışacağına inanıyorum.
Bize hayatımız boyunca eşlik eden, sonra heyerimizle toprak olacak burnumuz, bize bizlik katan en önemli alamet-i farikamızdır.
Banu Atabay
22.11.2012