Doğum, evlenme, ölüm gibi insan yaşamının her aşaması yiyeceklerle yoğrulmuş, onunla iç içe girmiştir. Dünyanın her yerinde yaşamın dönemleri, yiyecek tüketimine yol açmaktadır. Nerede iki ya da üç kişi bir araya gelirse, orada mutlaka yiyecek ve içecek de bulunmaktadır.
"Bütün insanlar acıkırlar, bu yüzden yemek yemelidirler, yoksa ölürler" doğru bir ifadedir.
Fakat bir insanın ne yediği, coğrafya kadar kültüre de bağlıdır. Kişinin, yemekleri tercih olanağı olduğu zaman neyi seçtiği, onu ne biçimde sağladığı, nasıl pişirdiği, nasıl, ne zamanlar ve nerede yediği, kendi toplumsal grubunun alışkanlıkianna göre değişir. Türk toplumu da yemek türü, tadı, özelliği bakımından diğer kültürlerden oldukça farklılık göstermektedir. Uzun bir tarihsel geçmişe sahip Türkler, mutfak konusunda zengin bir kültüre sahiptirler. Kültürümüzde din olgusunun yeri ise detaylı bir araştırma konusudur.
Bu bağlamda en çok öne çıkan,loğusa şerbeti,diş hediği, yağmur duası, hacı yemeği gibi Anadolu'da yapılan yiyecek-içecek törenleri şu şekilde açıklanabilir:
Loğusa Şerbeti: Loğusa şerbeti, anne sütünün bol ve bereketli olması, bebeğin hasarsız, sıkıntısız bebekliğini geçirmesi maksadıyla yapılır. Bebeğin doğumunun ikinci günü sabahından, üçüncü günü akşamına kadar, ziyarete gelen dost ve akrabalara ikram edilir. Osmanlı döneminde ise; hazırlanan şerbet sürahileri akraba, din adamları, dostlara ve ilgili resmi yerlere gönderilerek doğum resmi olarak bildirilmiş olurdu. Dolayısıyla loğusa şerheti gelenekselleşmiş bir içecektir, dini bir hüküm sonucunda hazırlanmamaktadır.
Diş Hediği: Hedik; buğday tanelerinin nohut ile birlikte haşlanması ve süzülmesi ile hazırlanan bir yemektir. Hedik dökme töreni çocuğun ilk dişleri çıkmaya başladığı zaman yapılan bir törendir. Hedik hazırlandıktan sonra çocuk salonun ortasında, yerden hafif yüksek tabureye oturtulur ve etrafına bir örtü yayılır. Bu örtünün üzerine çeşitli eşyalar dizilir.(Tarak, saat, makas, para, altın, kalem) Hedik dökme esnasında çocuk hangi eşyayı eline alırsa ilerde onunla ilgili bir mesleği seçeceğine inanılır (Makas tutmuşsa terzi veya cerrah, altınsa kuyumcu, kitapsa öğretmen vb. ) Diş herliğinin bir bölümü kuşlara, kalanı da güne katılan-katılmayan eş dost ve komşulara dağıtılır. Diş hediği ne kadar çok dağıtılır ve yenirse bebeğin o kadar sağlıklı ve güzel dişiere ağrı çekmeden sahip olacağına inanılır. Bu gelenekSüryanilerdeve Midilli Rumlarında da vardır.
Yağmur Duası: Yağmurun uzun zaman yağmadığı kuraklık zamanlarında, bir belde ahallsinin topluca dua etmelerine yağmur duası denir. İslam literatüründe yağmur duasına "istiska" denilir. "İstiska", yağmur talebinde bulunmak anlamına gelmektedir. Yağmur duası Hz.Muhammed'in bizzat yaptığı uygulamalarından biridir. Ancak yağmur duasından sonraki yeme içme alışkanlıkları geleneklerimiz arasında yer almakta olup dini bir hükmü yoktur. Kesilen hayvanların eti ile pilav yapılır. Kazanlada pişirilen pilavlar duaya katılanlar tarafından yenir. Pilav çoğu kez bulgurdan yapılır[?].
Hacı Yemeği: Hacılar, ya teker teker ya da üç dört tanesi birlikte mevlit okutur ve bulundukları yerde komşulara, yakınlara ve eşe-dosta yemek verirler. Bu yemekte özel bir tür yoktur. Hacca gitmek, İslam'ın 5 şartından biridir. Ancak bu yemek, haccın koşullarından değildir. Hacının eş dost ve yakınlarına, onların zahmetlerinden dolayı bir teşekkür niteliğinde verilen geleneksel bir yemek veya bir adettir.
Cenaze Evinde Yemek: Bu yemek, ölünün defnedildiği gün, ya da kararlaştınlacak herhangi bir günde yakınlarının, cenazede görev alanlara, cenazeye katılanlara, komşu ve akrabaya verdiği bir yemektir. Definden sonra, akşam dua için gelenlere helva pişirilir. Cenaze evine komşu ve akrabalar da yemek getirir. Yemek ve ikramlar, vefatın 3. 7. 40. ve 52. günlerinde de yapılır. Bunlar ölünün ruhu için ve özellikle cenazeye katılanların ölü üzerinde hakkı kalmasın diye yapılan ikramlardır. Ölüm yıldönümü için okunan mevlitlerde de yemek verilir. Mevlitlerde pideler, börekler, tatlılar, meşrubatlar ikram edilmektedir. Bütün bunlar sadece, ölen yakınlarımıza olan bağlılığımıza, ona hayır yapmamıza ait göstergeler olup dini hükümlerin emrettiği bir şey değildir. Ölülerin ruhlarının evlerini ziyaret ettikleri, ölümün ilk kırk gününde ruhun evinden ayrılmadığı inancı ile Kur'an okutmak, helva kavurmak ve onları dağıtmak gibi inançlar diğer Türk ülkelerinde de görülen geleneksel bir inançtır.
Kandillerde Yiyecekler: Kandillerde en yaygın olarak yapılıp dağıtılan tatlı türü helvadır. Lokma da aynı biçimde yaygın bir tatlı türüdür. Türk Kültüründe helvanın çok eski bir geçmişe sahip oluşu doğaldır. Çünkü helva göçebe bozkır medeniyetinin bir ürünüdür. Yapılması pratik, muhafazası kolay, gerekli malzemesi sınırlı bir besindir. Türk kültüründe helvanın diğer önemli fonksiyonu inanç boyutundan gelmektedir. Eski Türk dini olan Tengricilik'de ruhlar/ata ruhları önemli bir yer tutmaktaydı. Hayat ölümle bitmiyor, devamlılık arz ediyordu. Bu ve öteki dünya iç içe idi. Ruhların yardımının alınabilmesi veya onlardan gelebilecek zararlardan sakınahilrnek için bir takım uygulamalar yapılıyordu. Koku çıkarmak bunlardan birisi idi. Helva da hazırlanırken koku çıkaran bir yiyecektir. Bu itibarla helva sonraki dinlerle birlikte yeni şartlarda da varlığını sürdürmüştür. Kavrulmuş helvanın kokusunu alanın helvadan yemesinin de sevap olacağı inancı vardır. Böylece yiyen de ölünün ruhu için hayır işlemiş olmaktadır[lO].Ayrıca Kur'an-ı Kerim'de Hz. Musa' nın kavmine gökten helva yağdırıldığı ifade edilmektedir. (Bakara:57) Menn adı verilen bu kudret helvasından Tevrat'ın (Eski Ahit) Sayılar Bölümü, ll. Babındaki ayette de bahsedilmektedir.
İftar Yemeği: Ramazan ayında oruç ibadetini gerçekleştiren akrabalara, dostlara, komşulara, iş yerinde çalışanlara ve yoksullara verilen yemektir. İftar ve sahur yapmanın veya oruçlu bir kimsenin doyurolmasının İslam literatüründe teşvik edildiği bilinmektedir. Genellikle evlerde verilen dinsel amaçlı bir yemektir. Günümüzde ev dışında çeşitli kuruluşlarda ve lokantalarda da verilebilmektedir. Ayrıca vakıflar-demekler kendilerine bağışta bulunanların geçmişlerinin ruhları için iftar yemeği vermektedirler.
Aşure: İslam dininde yemekiere ilişkin en belirgin örneklerden birisi de 'Aşure'dir. Aşure kelimesinin aslı "aşfua"dır. Arapça' da "aşere" on, aşir "onuncu" demektir. Karneri takvimine göre kurban bayramından sonraki ay ilki olan muharrem ayının onuncu günüdür. Aşurenin dinsel niteliğine ilişkin halk arasında çeşitli inanışlar mevcuttur. Bu inanışlar arasında; yerlerin ve göklerin bu günde yaratıldığına inanılması, Hz Yunus' un balığın karnından çıkması, Hz Eyyyub'un hastalıklardan kurtulması, Hz. İdris' in göğe çıkması; Hz Musa'nın Kızıldeniz'i geçmesi ve firavunlara helak olması, sonradan da kurtulması, Hz İsa'nın doğumu, ölümden kurtulup diri olarak göğe çıkması, kıyametin bu gün kopacağına inanılması, Hz. Adem'in tövbesinin kabul edildiği gün, Hz İbrahim'in ateşte yanmaktan kurtulduğu gün, Hz Yakup'un oğlu Yusuf a kavuştuğu gün, Hz Nuh un gemisinin tufandan kurtulup suların çekildiğinde Cudi dağına oturduğu gün. Yine bu inanışa göre Hz.Nuh gemide kalan erzakların hepsini karıştırıp sulu bir yiyecek pişirilmesini söylemiş. Tufandan kurtulanlar da içtikleri bu tatlı çorba ile bayram etmişler. O günün anısına da bu tatlı çorbanın yapımına devam edilmiştir. Yine Hz. Hüseyin in Kerbela' da Muharrem ayının onuncu günü şehit edilmesi ve onunla beraber burada ölenlerin hatırası, ruhları için pişirilip dağıtılınaktadır [ll]. Aşure sadece Müslümanlara özgü olmayıp, Ermeniler tarafından özel günlerde, Ortodokslar (Rum, Bulgar, Sırp) tarafından da Perhiz dönemlerinde yapılan bir aş olarak bilinmektedir.
Diğer Önemli Günlerde Pişirilen Yemekler: Yukarıda detaylı anlatılanlar dışında Kurban ve Ramazan Bayramı, Adak Aşı, Zekeriya Sofrası vb. gibi dini temeller içeren ve yiyecek-içecek kültürümüzde yeri olan önemli günler bulunmaktadır. Ayrıca Hz. Muhammed'in, sağlıklı beslenme için az yenmesini tavsiye ettiği, yemeğe dua ile başlanması, sofraya yakın oturulması, yatılı okullarda, askeri birliklerde bir kişinin önderliğinde topluca sofra duasının söylenerek yemeğe başlandığı gerçeğini göz ardı etmemek gerekir.
|